Kent yaşamı, tarihsel ve toplumsal koşullar açısından genel bir kavram olmasına rağmen farklılıkları ve özgünlükleri de ihtiva eden bir yapıya işaret etmektedir. Bu, söz konusu yaşam birimlerine verilen ve değişik anlamlara gelen isimlendirmelerde de görülmektedir. Bu doğrultuda kent, uygarlık anlamında, Yunanca’da polis, Fransızca’da cite, Arapça’da medine; Almanca’da kale ya da oturma alanı anlamında burgh ya da borough; Latince’de ise yurttaşlık anlamında urbs ve civitas; kelimeleriyle isimlendirilmiştir. Sanayi Devrimi, tarımın keşfedildiği ve yeni aletlerle ziraatın başladığı Cilalı Taş Devri’nden beri süren (kent) yaşam biçiminden hâlâ imkân ve sınırlarını bulmaya çalıştığımız yeni yaşam biçimine geçişin adı; ilk ve en mühim adımıydı. Sanayi Devrimi, insanları tarlalarından; binlerce yıllık yaşam tecrübelerinden ve alışkanlıklarından uzaklaştırıp yepyeni bir döneme geçmeye mecbur kıldı. Belki de buhar makineleriyle sembolize edilebilecek bu yeni dönem, köklü teknolojik gelişmelerle desteklendi. Hem pratik buluşlar ardı ardına piyasaya sürüldü hem de sistemli araştırmalar olağanüstü bir hızla neticelenerek hayata dâhil oldu. Kömür-çelik sanayiinin gelişimi, demiryollarının ülkelerin içlerine kadar ilerlemesi, buharlı gemilerin okyanuslara açılması, elektrik teknolojisindeki gelişmeler, telgrafın keşfiyle haberleşme alanındaki gelişmeler ve elektrik ışığının evlere girmesi hep bu dönemdeydi. İnsanların yerine cansız güç kaynağı makineyi koyan bu dönemde, makinelerin hızlı, düzenli, şaşmaz ve yorulmaz performansları insanın bir günde yapabileceği işin kat kat fazlasını yapabiliyordu. Böylelikle verimde çok büyük artışlar sağlanmıştı. Bu devrede artık tarımla uğraşan nüfusun yerini de makineler almaya başlamıştı…
Her yeni icat ve bulunan araç, yeni sanayilerin kurulmasını zorunlu kılıyordu. Örneğin otomobil için tekerlek gerekiyor, tekerlek için kauçuk ve lastik alanında devrim niteliğinde değişimler yaşanıyordu. Sanayi alanları böylesine çoğaldıkça eski yapım yöntemleri değişiyor; ustaların şahsi işlerinin yerini makinelerin standart ve seri üretimi alıyor; bu da herkesin aynı saatte işe başladığı ve işini belirli saatlerde sürdürdüğü fabrikaların önlenemez yükselişini devam ettiriyordu. Daha fazla mekanik güç, daha fazla üretilmiş mal, daha fazla ulaştırma, daha çok tüketici, daha çok satıcı ve daha büyük firmalar doğuran bu dönem, elbette daha büyük kentleri de oluşturacaktı.