İzmir merkezli köklü vana üreticisi Dikkan Vana’ya, ISK Sodex Fuarı’nda bir ziyaret gerçekleştirdik. Fuar telaşesi esnasında bize vakit ayıran ve tafsilatlı açıklamalarda bulunan Dikkan Şirketler Grubu Satış ve Pazarlama Direktörü Alkım Gür’e teşekkür ediyor ve sizleri bu keyifli sohbetle baş başa bırakıyoruz.
Öncelikle sizi ve firmanızı kısaca tanıyabilir miyiz?
İsmim Alkım Gür, Dikkan Şirketler Grubu’nda yaklaşık 2 yıldır satış ve pazarlama direktörü olarak görev yapmaktayım. Dikkan Grup, İzmir’de yerleşik bulunan, bu yıl 40. yılını kutlayan bir şirketler grubudur. Grup 6 ana iş kolu ile operasyonlarını sürdürmektedir.
Amiral gemimiz Dikkan Vana denizcilik sektörüne, enerji tesislerine, endüstriyel tesislere, su ve atık su proseslerine vana üretmektedir. Birçok farklı alaşımın üretimini gerçekleştiriyoruz. Vana üretiminde; model, tasarım, Ar-Ge, döküm, işleme ve montaj gibi tüm üretim süreçlerini kendi bünyemizde gerçekleştiriyoruz. Bu anlamda Türkiye’nin ilk ve tek entegre tesisine sahip vana üreticisiyiz.
İkinci iş kolumuz Dikkan Kablo ile alçak gerilim kabloları üretiyoruz. Bu alanda üretim kapasitesi ve teknoloji anlamında Türkiye’nin ilk beş üreticisinden birisiyiz. Avrupa’nın birçok ülkesine yoğun bir şekilde ihracat gerçekleştiriyoruz. Hem bakır hem de alüminyum kablo olarak geniş bir ürün portföyüne ve gerekli kalite sertifikalarına sahip durumda pazarda her geçen gün daha da güçleniyoruz.
Üçüncü iş kolumuz Dikkan Hadde çatısı altında pirinç ve bronz külçe, takoz ve çubuk üretimi yapıyoruz. Bu ürünlerimiz genellikle armatür, savunma sanayii, mobilya ve elektrik sektörlerinde yarı mamul olarak kullanılıyor. Bu alanda da iç piyasada ilk üreticilerden biri olduğumuz gibi Almanya ve İtalya’ya da ihracat yapıyoruz.
Dördüncü iş kolumuz ise Dikkan Döküm. Bu alanda hem vana fabrikamız için döküm gerçekleştiriyoruz hem de dışarıya fason döküm gerçekleştiriyoruz. Dünyadaki tüm bilindik sertifika kuruluşlarından onaylı bir dökümhaneyiz.
Beşinci iş kolumuz, çekme, savurma ve kuma döküm teknikleriyle bronz üretimleri gerçekleştirdiğimiz İz Metal firmamız. Bu ürünler de genelde kesin çizgilere ve standartlara sahip olan havacılık sanayiinde kullanılıyor.
Son iş kolumuz da Işıksan Geri Dönüşüm Tesisleri’dir. Aliağa’daki grubumuza ait gemi geri dönüşüm tersanelerimiz ile hurda gemileri uluslararası standartlara uygun olarak tekrar sanayiye kazandırıyoruz. Son dönemde petrol fiyatlarının düşüşüyle birlikte pek çok petrol platformu kullanım dışı kaldı. Son iki yıldır yoğun bir şekilde petrol platformlarını geri dönüştürme işlemlerini yürütüyoruz. Petrol platformlarının sökümü ciddi bir bilgi ve birikim gerektiriyor. Işıksan da bu alandaki tecrübesiyle dünya çapında bir firmadır.
Gemicilik sektörüne sunduğunuz çözümlerden bahsettiniz, biraz daha açar mısınız?
Kuruluşunun 40. yılını kutladığımız şirketimizin amiral gemisi ve 40 yıldır faal olan kısmı Dikkan Vana’da yaptığımız üretimin yüzde 70’i de denizcilik sektörüne yönelik olarak gerçekleşiyor. Yaklaşık 30 yıldır Avrupa’ya çok yoğun ticaret gerçekleştiriyoruz. Bu sektördeki iş hacmimizin yüzde 80’ini Hollanda, İsveç, Norveç ve Almanya’ya yaptığımız ihracat oluşturuyor. Denizcilik çok ciddi sertifikasyon isteyen bir iş kolu ve her gemi, sertifika kuruluşlarının onayından geçmek zorunda olduğu için geminin bütün komponentlerinin onaylanması gerekmektedir. Bizim şirketimizin en büyük özelliklerinden bir tanesi tüm bu sertifikasyona sahip olmasıdır.
Ürün portföyü olarak baktığımızda hem alaşım hem de vana tipi anlamında çok geniş bir portföye sahibiz. Bu denli geniş bir portföye sahip ikinci bir firma ne Türkiye’de ne de Avrupa’da yok. Bu anlamda Avrupa’da buhar vana ve sürgülü vana gibi belirli ürün gruplarında pazar lideriyiz. Dikkan Vana globalde çok bilindik bir marka. 30 yıl önce yapılmış bir gemi bizim geri dönüşüm tesislerimize geldiği zaman Dikkan vanalarının kullanıldığını görebiliyoruz. Bizim bir müzemiz var, bu tarz vanaları orada sergiliyoruz.
Satış ve satış sonrası hizmetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Avrupa’da birçok ülkede ve lokasyonda temsilcilerimiz ve partnerlerimiz var. Satışlarımız Avrupa çapındaki bu geniş ağ aracılığıyla gerçekleştiriliyor.
Vana konusu oldukça kritik. Bir gemiye vana monte ediliyor ve gemi uzak denizlere açılıyor. Seyir esnasında vanayla ilgili bir problem yaşanabilir. Böyle durumlarda hızlı müdahale gerekebiliyor. Bu noktada üreticinin hem teknik bilgi hem ulaşılabilirlik olarak hem de ürünün ya da yedek parçanın sağlanabilir olması anlamında kuvvetli bir servis ağına sahip olması önem kazanıyor. Bu noktada çok ciddi çalışmalarımız var. Yeni bir mobil aplikasyon devreye aldık. Bu aplikasyon sayesinde Dikkan müşterisi olan birisi dünyanın neresinde olursa olsun, şirketimize ulaşıp gerekli teknik bilgiyi ve desteği alabilecek. Tüm bayilerimiz de yine bu sisteme kayıtlı olacak. Onlar da gerekli yedek parça, sarf malzemesi ve teknik desteği bu sistem aracılığıyla sağlayabilecekler.
Denizcilik piyasası son 3-4 yılda ciddi bir daralmaya girdi. Bu durumda pazarda rekabet de giderek kızışıyor. Bu şartlarda üreticilerin koluna yeni bilezikler takması lazım ki pazarda daha kuvvetli olabilsinler. Hem satış hem satış sonrası hem ürün sonrası hizmet hem de sertifikasyon anlamında rakiplerimizin önüne geçecek, katma değer sağlayacak adımları atmak durumundayız. Kendimizi devamlı geliştirecek, teknolojik ilerlemeye ayak uydurabilecek çıkışlar arıyoruz.
ISK Sodex 2018’e ilişkin bir değerlendirmede bulunur musunuz?
2 yıl önce Sodex Fuarı CNR’de yapılmıştı, bu yıl TÜYAP’a alındı. Açıkçası fuardan, fuardaki yerimizden, vana üreticilerinin bodrum kata yerleştirilmiş olmasından hiç hoşnut değiliz. Bu anlamda bu soruyla ilgili maalesef pozitif bir şey söyleyemeyeceğim. Fuarlar bizim için, yeni müşteri bulmaktan ziyade mevcut müşterilerimizle bir araya geldiğimiz, pazarda var olduğumuzu gösterebileceğimiz, bir nevi prestij alanları. Bu alanlar için çok ciddi yatırımlar yapılıyor. Hem finansal açıdan hem insan kaynağı ve zaman açısından hem de manevi açıdan çok ciddi yoruluyorsunuz. Bu anlamda 2 sene sonraki Sodex’te yine bu alanda olacaksak, vana üreticileri olarak pek de katılma taraftarı değiliz.
Sektörün Endüstri 4.0 kapsamındaki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaklaşık 3 yıldır tüm sektörler Endüstri 4.0 konusuyla çalkalanıyor. Bildiğiniz gibi ilk kez 2013 yılında Almanya’da düzenlenen bir fuarda dile getirildi Endüstri 4.0, sonra 2015 yılında Davos’ta Almanya Başbakanı Angela Merkel ülke stratejisi olarak ortaya koydu. Sonra da hepimiz bunu konuşmaya başladık. Biz, yaklaşık bir yıl önce bünyemizde bir proje ekibi oluşturduk. Bu ekip yoğun olarak Endüstri 4.0 projeleri üstüne çalışıyor. Bizim üretimimiz oldukça emek yoğun bir üretim. Vana üretiminde döküm, talaşlı imalat, montaj ve test prosesleri var. Endüstri 4.0 ve insandan bağımsız üretim için oldukça zor prosesler. Bu açıdan biz Endüstri 4.0’ı şu an proje bazlı, üretimin belirli aşamalarını pilot olarak seçip bu aşamalarda ne tür dönüşümler yapabiliriz değerlendiriyoruz. Güzel sonuçlar ortaya çıkmaya başladı. Akıllı fabrika adı altında önemli değişiklikler yaptık bu süreçte. Dijital ikiz simülasyon uygulamalarında ciddi çalışmalarımız var. Geçen yılın sonunda Ar-Ge merkezi unvanını aldık. Türkiye’de Ar-Ge merkezine sahip ilk vana üreticisi olduk. Bu da bizim için çok önemli bir gurur kaynağı. Üretim hattının belirli kısımlarını tamamen simülasyona aktardık. Bir ürünün üretimini bilgisayar ortamında tasarlayabiliyoruz. Önce modeli tasarlıyoruz, tasarladığımız modelin dökümünü yapıyoruz, dökümün kalitesini oradan görebiliyoruz. Talaşlı imalat işlemlerinde de keza bu simülasyonu kullanabiliyoruz. Bunu tüm üretim prosesine yaymak için çalışmalar yapıyoruz. Bunun dışında, sisteme entegre ettiğimiz birkaç tane üretim robotu var. Bu robotlar aracılığıyla datayı üretimden alıp sisteme aktaracak şekilde bir uygulamayı başlattık. İzmir’de Endüstri 4.0 konulu iki sempozyuma sponsor olduk. ISK Sodex 2018’de Endüstri 4.0 konulu bir sunum yaptık.
Verimlilik ve sürdürülebilirlik kavramları şirketiniz için ne ifade ediyor?
Verimlilik ve sürdürülebilirlik Endüstri 4.0 yaklaşımının da üç ana konusundan biri. Endüstri 4.0’ın hedeflerinden birincisi “time to market” yani pazara giriş zamanıdır. İkincisi esnek üretimdir. Üçüncüsü ise verimlilik ve sürdürülebilirliktir.
Biz şirketimiz içerisinde, yaklaşık 2 buçuk yıldır ERP sistemi çerçevesinde bir dönüşüm gerçekleştiriyoruz. Bu sistem şu an üretim hatlarının her noktasına temas etmiş durumda. Aynı zamanda QR kod uygulamamız var. Bu QR kodlar sayesinde her ürünün ve komponentin üretim sürecini takip edebiliyoruz. Böylece üretim verimliliğiyle ilgili ciddi bir data topluyoruz. Bu da bizim için verimliliği artırma anlamında çok önemli bir dönüşüm. Bir elektronik tesisinde insan görmeyebilirsiniz mesela, otomasyon ne kadar fazlaysa verimlilik de o kadar yüksektir bu tarz üretimlerde. Vana üretimindeyse verimlilik daha çok insana ve ürünün kalitesine bağlıdır. Burada esas olan minimal kaynaklarla maksimum verim elde etmektir. Bizim Kaizen ve 5S uygulamalarımız şu an şirketin her departmanında aktif olarak kullanılıyor. Kaizen projeleriyle verimlilik anlamında çok ciddi çıktılar elde ediyoruz. İzmir’de Makine Mühendisleri Odası’nın Kaizen etkinliğinde 3 tane projemiz ödül aldı.
Kısa veya uzun vadede hayata geçirmeyi planladığınız projeleri bizimle paylaşır mısınız?
Dikkan Grup oldukça hızlı gelişen ve her sene bünyesine yeni iş kolları katan ya da katmaya çalışan bir bakış açısıyla yönetiliyor. Örneğin kablo fabrikamız yaklaşık 2 buçuk yıl önce yapmış olduğumuz bir yatırım. Döküm ve metal sektörüyle ilintili gibi dursa da aslında apayrı bir iş kolu. Çok ciddi bir yatırımdı ve şu an geri dönüşünü alıyoruz. Aslında bizim istediğimiz ve şu anda gerçekleştirdiğimizi düşündüğümüz şey, tamamen entegre bir sistem oluşturmaktır. Gemi geri dönüşümle sisteme kazandırdığımız metali tüm üretim kollarımızda değerlendirmek ve bu metal bilgimizle de işlerimizi daha da geliştirmek istiyoruz. Bu entegre sisteme uygun olabileceğini düşündüğümüz yeni iş kollarını bünyemize eklemeyle ilgili çalışmalarımız var. 5 yıllık stratejik planımız dahilinde 6 olan iş kolu sayımızı 8’e çıkarmak istiyoruz. Dolayısıyla üzerinde çalıştığımız iki ana iş kolumuz daha var. Bunlarla ilgili yatırımları da önümüzdeki yıllarda devreye alacağız.
Bunun dışında, Avrupa, Ortadoğu ve Uzakdoğu’da farklı iş kollarıyla ilgili farklı yapılanmalarla ilgili çalışıyoruz. Dikkan Grup olarak daha global bir şirket olma yolunda çalışıyoruz. Ortadoğu’da bir bölge ofisimizin açılışını gerçekleştirdik. Avrupa’da ve Uzakdoğu’da da bununla ilgili çalışmalarımız var. Artık daha global bir yapıya doğru evriliyoruz. Varmak istediğimiz hedef, bundan 10 yıl sonra dünya haritasını açtığınız zaman her kıtada, her ülkede bir şekilde dokunabileceğiniz bir Dikkan noktası oluşturmak.
Aynı zamanda, petrol ve gaz endüstrisine yönelik API vana grubunu ürün portföyümüze ekledik. Bu ürün grubuyla denizcilik ile su ve atık su sektörlerinin dışında üçüncü bir sektöre de çözüm üreteceğiz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Öncelikle böyle bir imkân yarattığınız için teşekkür ediyorum. Biz biliyoruz ki Türkiye’yi ileriye taşıyacak istikamet her zaman daha doğru, daha kaliteli ve daha teknolojik üretim yapan pazarlardır. Bunun da başında Avrupa pazarları geliyor ve biz de hep orayı hedefledik. Ama tabii Türkiye’de de varız ve fuarlarda ve bu tür yayınlarda kendimizi gösteriyoruz. Dikkan’ın ne kadar güçlü ve yurt dışında bilinirliliği yüksek bir marka olduğunu da artık Türkiye pazarına da göstermek istiyoruz. Bu fırsatı yarattığınız için tekrar teşekkür ederim.