İyi bir çalışana sahip olmak veya iyi bir çalışanı bulmak zordur. Ancak daha da zor olanı, iyi bir çalışanı elde tutmaktır.
Ülkemizde bir çalışanın aynı şirkette çalışma ortalaması 4,5 yıldır. Kısacası ortalama 5 yılda bir, çalışanlar şirketlerini kendilerine göre haklı sebeplerden dolayı değiştirmeyi ve başka denizlere yelken açmayı tercih ediyorlar.
Coronovirüs pandemisi bizleri iki yıldır etkilerken hem iş hayatımızda, hem de özel hayatımızda derin yaralar bıraktı. Pandeminin toplum bağışıklığı kazanarak kontrol altına alınması, bunun sadece ülkemizde değil tüm dünyada her bireyin aşılanması ile mümkün olacaktır. Bu nedenle iki yıldır devam eden zorluklar birkaç yıl daha farklı sıkıntıları beraberinde getirecektir.
Pandemi hem toplumsal, hem bireysel, hem de iş yaşamımızda değişimlere yol açmıştır. Evden çalışmadan başlayan değişim, sanal toplantılar, online eğitimler, bilgisayar ve internet üzerinden iletişimler, e-ticaret ile ihtiyaçların karşılanması, şirketlerin her sektörde dijitalleşerek müşterilerine ve çalışanlarına tamamen dijital alt yapı üzerinden hizmet vermesi gibi birçok yeni çalışma metotlarını hayatımıza çok hızlı adapte etmiştir. Artık önceden büyük masraf denilen araç, bakım onarım, enerji, misafir ağırlama, haberleşme, seyahat, lüks ofis kiralama ve stopaj, yakıt, personel taşıma ve yemek giderleri bazı kalemler şirketler için masraf olmaktan çıkmıştır, bunların birçoğu çalışanın yükü haline gelmiştir.
Önceden ofislerde günde 8-10 saat arası çalışan ve mega kentlerde 2-3 saat işe gidip gelmek için zaman harcayan çalışanlar, hem trafikteki zamanı kazanıp evlerinde zinde çalışmaya başladılar, ama buna karşılık hem de tüm gün bilgisayarı açık olacak şekilde neredeyse hafta sonu dahil her saat bilgisayar üzerinden çalışır hale geldiler. Sosyalleşememenin; evde çalışmanın getirdiği mekan yetersizliği ve çocuklar ile eşin de aynı anda evden çalışıyor olmasının getirdiği psikolojik gerginlik gibi başka olumsuz etkileri de yaşar hale geldiler.
Bu süreçte gençlerimiz online eğitim ile üniversiteyi görmeden ve hatta yurtdışında bir kurumda eğitim görüyorsa döviz ile büyük miktarda eğitim ücretleri öderken ülkesinin dışına bile çıkamadan internet üzerinden eğitim alıyorlar. Pratik yapılmadan mesleğin öğrenilmesinin mümkün olmadığı sağlık, mühendislik gibi alanlarda hiçbir pratik yapmadan, laboratuvar görmeden, malzemeyi eline almadan videolarda anlatılanlar ile mezun olmak zorunda kalıyorlar. Zaten gittikçe kötüleşen eğitim sistemimiz online eğitim ile tamamen karabasan haline gelmiş durumda.
Peki bu ne demek?
Eğitimli, yetkin ve iyi yetişmiş elemanın birçok sektörde ileriki dönemlerde bulunmasının zorluğu demek.
Eğer biz elimizdeki iyi bir çalışanı tutmayı veya iyi bir çalışana sahip olmayı beceremiyorsak, her geçen gün hem iş kalitemiz ve paydaşlara verdiğimiz hizmetin niteliği düşecek; hem de maliyetlerimiz giderek artacak demektir. Zaten daralan pazarda, ödemelerde, tahsilatta, girdilerin sürekli maliyetinin artmasında, uzun lojistik süreleri ve aşırı lojistik maliyetlerinin karşılanmasında, sürekli artan enerji maliyetlerinin üretimi ve rekabeti olumsuz etkilemesinde çıkmaza girmiş hissini her gün yaşıyoruz. Bu saydığımız her kalem’’ düşük karlılık ve nakit akışının bozulması’’ gerçeğini ortaya çıkarıyor. Karlılık en büyük problemimizken ve bu zor dönemde karlılığın artması için çözüm aramakla birkaç yıl daha zaman harcamamız gerekirken, neden maliyetlerimizi iyi çalışanları kaybederek tekrar ve tekrar artırıyoruz? Üstelik iyi çalışan bulmak hem zor, hem de kaybedilen personelden daha maliyetli iken…
Neden?
Çünkü biz iyi bir çalışanı elde tutmaktan çok, günümüzü kurtarmaya ve çalışanlarımızla doğru iletişime önem vermeyerek egolarımızın bizi yönetmesine odaklanıyoruz.
Çalışanlarımızla iletişimde, onları önemsemede, onlara değer vermede, onları geliştirmede işlerimiz iyiyken de aynı hatayı yapıyoruz, işler zora girdiğinde daha fazla hataya meyilli oluyoruz. İşler iyiyken yapılan doğru stratejiler, iyi çalışana sahip olarak zor günlerinizde daha fazla güvende olmanızı sağlayacaktır.
Birçok kişi “insanlar işi bırakmaz, yöneticileri bırakır” demeyi severler ve bu doğrudur.
Yönetici, bir çalışana şirketin ilk temas noktasıdır, eğer bu kişi kötü bir yönetici ise, çalışan-şirket ilişkisi de kötü olacaktır ve çalışan uzun kalmayacaktır. İşinden ayrılmaya karar veren kişilerin çoğu işyerlerinden mutsuz olduklarını belirtir. Mutsuz çalışanı elde tutmak zordur.
İyi çalışanlar ayrıldığında, şirketinize birçok açıdan maliyeti olur. Ofiste çok sevilen ve becerileri yüksek olan çalışanın kaybından dolayı bir moral kaybı olacaktır. Bu becerileri edinmesine yardımcı olarak yaptığınız yatırımların hepsi boşa gidecektir. Ayrılan kişi birçok şirket bilgisi ve belki de sırları ile birlikte gidecektir. Para kaybından ziyade diğer çalışanlar üzerinden yarattığı moral ve motivasyon kaybı daha önemlidir. Çalışanların sürekli terk ettiği bir şirket kültürü kaçınılmaz olarak daha yüksek maddi zararlara yol açacaktır; güvensizlik yaratacaktır; enerji, verimlilik ve motivasyon kaybı önlenemez hale gelecektir.
Eğer çalışan yaptığı işten psikolojik ve sosyal bir tatmin almıyorsa; kariyer fırsatı göremiyorsa; adil ve eşit davranılmadığını görüyorsa; gelişim imkânı verilmiyorsa; kötü ve bencil bir yöneticiyle çalışıyorsa bir süre sonra paradan aldığı tatmin yok olur ve mutsuzluk başlar.
Bir çalışanın ayrılmasına neden olan şey konusunda genellikle yöneticiler ve çalışanlar arasında bir kopukluk vardır. Çoğunlukla zayıf ve kötü yönetim, fazla çalışmak ve kariyer fırsatlarının olmaması bir çalışan için ayrılma sebebidir.
Başarılı bir çalışanın işten ayrılmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi kendisini değersiz hissetmesidir.
Takdir etmek, teşekkür etmek, çalışanlara saygılı davranmak, onlara iş delege etmek, güvenmek, yol göstermek, sorumluluk almalarını teşvik etmek, liderlik alabilecekleri veya liderlik özelliklerini geliştirebilecekleri projelerde rol almalarını sağlamak, geri bildirim yapmak, geri bildirim almak, performans ve gelişim alanları hakkında çalışanlarla görüşmek, onların gelişimlerine yönelik öneri ve tavsiyelerde bulunmak ve destek olmak, onları dinlemek, fikirlerini almak, önerilerini önemsemek çalışanların kendisini değerli hissetmesini sağlayan tutum ve davranışlardır.
Yöneticilerin taraf tutması, hak edene hak ettiği gibi davranmaması, çalışanlarına değer vermemesi, saygıdan yoksun olması, suçu hep çalışana atması, çalışana sert ve kötü davranması, adil olmaması, verdiği sözleri çalışana karşı tutmaması, çalışanın her işine karışması, aşırı kontrolcü olması, her şeyi ben bilirim edasıyla çalışanı dinlememesi, yöneticinin eleştiriye ve fikirlere kapalı olması gibi faktörler de başarılı çalışanlar için zaman içinde katlanılmaz bir durum oluşturur. Bu da başarılı bir çalışanın mutsuz ve güvensiz bir ortamda daha fazla çalışmadan, ilk fırsatta işten ayrılma kararı vermesine neden olur.
Başarılı bir çalışanın işten ayrılma nedenlerinden bir diğeri de uzun süre aynı pozisyonda çalışıp hak ettiği terfiyi alamamak ve organizasyon şemasında bir üst seviyeye ilerleyecek herhangi bir fırsat verilmemesidir. Kişilerin çalışırken önemli bir motivasyonu da kariyer basamaklarında yükselmek, daha fazla sorumluluk almak, yetkinliklerini artırmak, ekipler yönetmek ve karşılığında da daha iyi bir gelir elde etmektir. Eğer işinizde gelişemezseniz, orada kalmanız muhtemel değildir. Gelişim ve Kariyer fırsatı sağlanamaz ise, çalışan “Benim yerime işi yapacak birini bulurlar” düşüncesine kapılabilir, iş kaybı endişesine girebilir.
İyi çalışanlar, şirketinizin geleceğine bir yatırımdır.
İyi yönetici çalıştırmalıyız. Çalışanlara güvenmeli; şeffaf ve adil bir performans değerleme sistemi ile onları değerlendirmeliyiz. Çalışanlarımızın profesyonel olarak gelişimine destek olacak metotları ve çabayı şirket içerisinde onlara sunmalıyız. Günün sonunda, iyi çalışanları korumak, sürekli dikkat ve çaba gerektirir. Çalışanların ihtiyaçlarına ve gelişimlerine özen gösterilmeliyiz; onlara güven ve saygın bir çalışma ortamı yaratacak tutum ve davranışa sahip olmalıyız.
İyi yöneticiler patron değil; yol gösterici, alçak gönüllü, insana değer veren ve kendi davranışlarıyla örnek olan öğretmendir. Çalışanlar bu kişilere saygı gösterir ve sadakatlerini kazanır, bunun için daha fazla çalışırlar.
Yönetim tarzınızı ayarlayarak şirketinizdeki en değerli çalışanları korumaya çalışmak şirketinize kattığınız en büyük değerdir.