İş hayatında hepimizin beklentileri vardır. Aslında sadece iş hayatında değil özel hayatımızda ilişkili olduğumuz kişilerden de beklentilerimiz vardır. Bir müşteri olarak bir ürün veya hizmet alacağımız zamanda o ürün veya hizmet ile ilgili beklentilerimiz vardır.
Beklentileri olan kişiler ya mutsuzdur ya memnun veya mutludur ya da nötrdür. Gördüğümüz tavır ve davranışın bizde yarattığı duygu, bizimle kurulan iletişimin kalitesi, bize satılan bir ürün veya hizmetin niteliği beklentilerimizin üzerinde ise mutluyuzdur, motivesiyizdir ve tavsiye ederiz. Eğer beklentimizle eşit ise nötr durumdayız, yani durgun bir “mod’’da veya her an başka bir marka veya ürüne meyilli olarak bekleriz. Eğer beklentimizin altında ise o zaman mutsuz ve kırgınız ya da kaybedilmiş ve şikayetçi bir müşteriyiz.
İş hayatında birbirimizin şirket içerisinde müşterisiyiz. Nasıl ürün ve hizmet sunduğumuz müşterilere karşı hassas ve bilinçli olmak zorundaysak, şirket içinde birbirimizle çalışırken de aynı hassasiyeti ve bilinci göstermek zorundayız; çünkü birbirimizin müşterisiyiz. Üstümüzdeki bir yönetici, başka bir bölümdeki bir iş arkadaşımız ya da bize bağlı bir çalışan bir şey istiyorsa ve biz de işimiz gereği ona kendi alanımız veya bilgimiz gereği bir karşılık veriyorsak, birbirimizin müşterisi konumuna gelmişiz demektir. Müşteriler bizden ne bekliyorsa, böyle bir durumda çalışanlarında birbirinden beklentileri oluşur. Beklentilerinin karşılığını alıp alamadıklarını kıyasladıklarında ise mutlu ve motive veya mutsuz ve şikayetçi olurlar.
İş yaşamında yöneticilerin ve çalışanların en çok endişe duyduğu konuların başında ; “ başarısız olma’’ veya “ kariyer olarak yükselememe ve bir statü elde edememe’’ gelir. Bu nedenle mutsuz olduklarında yani, beklentilerinin karşılanmadığını düşündüklerinde endişe ettiği konuların stresi daha da belirginleşir ve kendilerini umutsuzluğa kapılacak bir duruma getirebilirler. Bunun sonucunda ya verimsiz çalışırlar ya iş birliğinden uzak direnç gösterirler, ya hep şikayetçi olarak ortamı zehirlerler; ya da özgüvenlerinin yüksek olduğu bir anda işten ayrılma kararı alırlar.
Çalışanlardan yöneticileriyle ilgili en çok duyduğumuz şikayetlerin başında , “yöneticim beni dinlemiyor; herkesin içerisinde azarlıyor, her şeyi o biliyor ve sadece söylediğini yapmamı istiyor, o zaman benim ne rolüm kalıyor ki’’ ; “yıllardır bu firmadayım halen güvenmiyorlar’’; “yöneticim kontrol delisi, her şeyi bilmek ve kontrol etmek istiyor, karar veremiyor, her şey çok gecikiyor’’; “suçu hep bizim üzerimize atıyor, ama başarılarımızı ve fikirlerimize de kendisi yapmış gibi yönetime sunuyor’’ ; “sürekli aşağılayıcı bir tavır ile tersliyor ve hep gergin ve saygısız davranıyor’’; “benim önümü kesiyor, yükselmemi istemiyor’’; “hep hatamı bulmaya çalışıyor, hiçbir şeyi beğenmiyor, ne takdir ediyor, ne teşekkür ediyor’’; “adil ve eşit davranmıyor, yalakalığa ve dedikodu yapana toleranslı davranıyor’’; “eleştiriyi hiç sevmiyor ve hemen bağırıyor, öfkesini bizden çıkarıyor’’ gibi konular gelmektedir.
Diğer yönden bakıldığında yöneticilerimizin çalışanlarıyla ilgili en çok şikayet ettiği konuların başında, “zamanında hiçbir işi tam veremiyor’’; “ hep şikayetçi ama hiçbir zaman sorumluluğu alıp bir sorunu çözdüğünü veya fikir verdiğini görmedim’’; “ uzlaşmacı değil, her olaya ya kaybeden ya da kazana olmak gözüyle bakıyor’’; “yeniliğe ve teknolojiye kapalı, hep kendi bildiği yoldan gitmeyi istiyor ve verimsiz çalışıyor’’; “liderlik özelliği yok, sorun olduğunda hemen topu birisine atıyor’’; “ performansına bakmadan, geri bildirim almadan, sadece çalıştığı yıla göre terfi bekliyor, hakkının yendiğini düşünüyor’’; “ aşırı duygusal, hemen motivasyonunu kaybediyor, her şeyi üzerine alınıyor, küsüyor, sürekli onu toparlamakla mı uğraşacağız?’’; “ çok konuşuyor, planlı çalışamıyor, rakamlarla ve raporların analizliyle arası hiç iyi değil ama o olmasa şirketin yürümeyeceğini sanacak kadar eksik’’; “ dağınık, disiplinsiz, kurallara ve prosedürlere uymayı sevmiyor, sürekli geç kalıyor ve bireysel hareket ediyor’’ gibi konuları duyabiliriz.
Yine özünde aynı mesaj var: ben senden bir şeyler bekliyorum ama sen beklentimi karşılayamıyorsun. Sonuçta senden memnun değilim.
Beklentiler ve beklentilerin karşılanma derecesi iş hayatındaki ilişkilerde huzurun ve başarının bir parçası olduğuna göre şimdi sırayla iki konuyu ele alalım. İlk başlığımız “Çalışanların Yöneticilerden Neler Beklediği’’ ve sonraki başlığımız ise “ Yöneticilerin Çalışanlardan Neler Beklediği’’ olacaktır.
Çalışanlar yöneticilerinden ne bekler?
Öncelikle kendilerine saygılı davranılmasını, herkesin önünde rencide edilecek davranışlara maruz kalmamayı ve güler yüz ile iletişimde olunmasını bekler. Dinlenmeyi ve kendilerine sorumluluk verilip iş delegasyonu ile becerilerinin gelişmesine destek verilmesini ister. Adil bir davranış ile adil ücret, adil performans yönetimi ve adil bir ödüllendirme bekler. İyi ve başarılı bir iş yaptığında teşekkür almak, takdir görmek bekler. Görev tanımlarının ve hedef anlaşmalarının net, ölçülebilir ve şeffaf olmasını bekler. Kariyer gelişimlerinin açık, eğitimlerle, performans değerlendirme görüşmeleri ve geri bildirimlerle düzenli desteklenmesini bekler. Hoşgörülü bir ortamda yöneticisinin görüşlerini almasını ve fikirlerine önem vermesini ister. Hata yapıldığında aşırı tepki yerine, yol gösterilmesini, yöneticisinin onu korumasını, her kötü sonuçta çalışana suç atılmamasını bekler. Güncel teknolojileri kullanacak ve kendisini geliştirecek bir vizyona sahip yönetici ister. Tabi ki beklentiler ve istekler sınırsızdır. Ancak bu saydıklarım birçok çalışan için zaten ortak beklentidir; huzurlu ve bağlı bir çalışmanın ana istekleridir.
Yöneticiler çalışanlarından ne bekler?
Çalışanların işlerini hatasız ve bilgiyle doğru bir şekilde yapacak şekilde bir tutuma sahip olmalarını bekler. Disiplinli çalışan isterler, yani işe zamanında gelecek, düzenli çalışacak, işi zamanında teslim edecek, toplantılara katılım ve hazırlıkta eksik olmayacak, verdiği söze sadık kalacak ve zamanını verimli kullanacak. Çalışanların yöneticilerden beklediği gibi yöneticilerden çalışanlardan saygılı olmalarını, etik olmalarını, ciddi ve örnek bir davranış sergilemelerini ister. Dedikodu ve şikayetten çok, işine odaklı, sorunlarını işe taşımayan, kavga ve agresiflikten uzak, tam tersi uzlaşmacı bir tavırla çözüme odaklı çalışmalarını bekler. Eleştiriye açık olma, geri bildirim almayı bilme ve isteme, duygusal ve aşırı hassas olup alınganlık göstermeme, her şeyi kişiselleştirip önyargılı olamama ve herkesle kolay çalışabilme gibi profesyonel bir davranış bekler. İşlerini sahiplenme, sorumluluk almak, takım içerisinde aktif ve katılımcı olmak, mutlaka hedef odaklı olup sonuç getirmelerini bekler. Gelişime açık, yeni fikirlere açık, değişime direnmeyen ve yeni teknolojileri çok hızlı kullanmayı beceren bir davranış ister. Takımın bir parçası olmasını, bireysel hareket etmemesini, bencil ve çıkarcı davranmak yerine sonuçlara ve uygulamalara takımın çıkarı için katılmaya istekli ve gerektiğinde liderlik yapmasını bekler. Yalan, dedikodu ve çıkarcılık yerine daha dürüst, şeffaf ve prensipli bir tutumla kendisiyle iletişim kurulmasını ister. Bu beklentileri daha çok sayıda ekleyebiliriz; yöneticiye, sektöre ve şirketin büyüklüğüne göre yöneticilerin beklentileri değişir. Yukarıda sayılan beklentilerin birçok yönetici için ortak beklenti olduğunu düşünüyorum.
Çalışanları üretken, verimli ve yüksek performans ile tutkulu çalıştırmanın en önemli yolu doğru ve etkili bir iletişim kurabilmektir.
Eğer her iki tarafta beklentisini ve nelerin yapılması gerektiğini düzenli olarak yıl içerisinde yüz yüze görüşecek ortamlar yaratmayı hedefler ve buna yönelik randevular alır ve karşıdakinin kendisi ile ilgili geri bildirimini sorup, sakince ve not alarak dinler ise bu tür memnuniyetsizliklerin önüne geçilmiş olur. Karşılıklı geri bildirim ve dinleme becerisi, iletişimdeki eksikliklerin ve ön yargıların giderilmesindeki en büyük yetkinliktir. Dinledikten sonra kendi gelişim planınızı yapıp eyleme geçmeyi bilmek gelişmek için sonraki en büyük adımdır.
Bir işyerindeki huzur, başarı ve kendimizi motive etmenin anahtarı çoğu zaman aslında kendi elimizdedir. Karşımızdaki kişileri tanımaya çalışır, doğru ve etkili iletişimin gerektirdiği tutum, davranış, saygı ve vücut dilini kullanırsak ve biraz da aklımızı devreye sokarsa, karşımızdaki kişilerin bizimle iletişimdeyken konumlarına göre beklentilerini anlayabilir veya fikir yürütebiliriz.
Bundan sonrası kendi elimizde. Kapıyı gıcırdatmadan açmak ve karşı tarafı rahatsız etmeden akıllıca onun beklentilerine göre hareket etmek bizim iş zekâmızın ve yetkinliğimizin göstergesidir. Beceri veya yetkinliğimiz az ise onu geliştirmek ve karşı tarafın beklentilerini bilerek kendi davranışlarımızı ve iş yapış şeklimizi geliştirmek bizim görevimizdir. Değişmeden gelişemez, gelişmeden beklentileri karşılayamazsınız. Kendi mutluluğumuz ve kariyer hedeflerimiz için beklentileri karşılayan değil; beklentileri aşıp karşı tarafı şaşırtan bir yapıya sahip olabilmek bize sürdürülebilir başarıyı getirir. Beklentileri aşıp şaşırttığınızda fark yaratırsınız, hayranlık yaratırsınız. Anahtar sizin elinizde. Unutmayın.