Çevrenin en yüksek noktasına çıkarak aşağıda karınca gibi dolaşan insanları seyretmek veya kendimizi gökyüzünün derinliklerinde hissetmek, bizlerde bir mutluluk, bir rahatlama hali yaratır. Lunaparktaki döner dolabın en üst noktasına erişince sizi kaplayan çocuksu sevinci unutamazsınız. Dünyanın ve ülkesinin en yüksek yapısını yaptırmak, toplumları yöneten hükümdarların daima zenginlik ve kudret gösterisi olmuştur. Yükseğe karşı duyulan bu tutku, tarih boyunca insanların teknik olanaklarını zorlamalarına sebep olagelmiştir.
Halkını inleterek kendisine 147 metre yükseklikte bir mezar yaptıran eski Mısır Firavunu Keops’u, insanlığa yararlı hizmetleri için değil, büyük ehramının* 4000 yıl süreyle insan yapısı en yüksek eser olması nedeniyle tanırız. 1548 yılında İngiltere’de inşa edilen Linkoln Katedralinin merkez kulesini 160 metreye ulaştırarak Yaratıcıya daha fazla yaklaşabilme arzusu, o günün bütün teknolojik olanaklarının zorlanması sonucu yapılabilmiş ancak yapımından kısa bir süre sonra esen bir fırtınada yıkılmıştır. 1884 yılında tamamlanan ABD’nin Kolombiya eyaletindeki 169 metrelik Washington Abidesi, insanları tekrar en yükseğini yapma yarışına itmiştir. Bundan 4 yıl sonra ise Paris’in Eyfel Kulesi 300 metreye erişerek en yüksek yapı unvanını almış ve New York şehrinde 381 metre yükseklikte inşa edilen Empire State binasının tamamlandığı 1931 yılına kadar da muhafaza etmiştir. 26 Eylül 1972 yılında tamamlanan New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ikiz blokları 412 metre yükseklikle rekoru eline geçirmiştir (sonu trajik olsada) … ve bu tuhaf yarış hâlâ devam etmekte.
İnsanın daha yükseği yapabilmek tutkusunu, bir mezar veya anıt gibi maddi yararlılığı olmayan yatırımlarla tatmin etmesi bir hastalık olarak insanın içinde hep var olmuştur.
Gökdelen adını verdiğimiz bu yapıların başını alıp gitmesini sağlayan iki temel etmen 19. yüzyılın başlarında geliştirildi. Birincisi, Bessemer çelik üretim yöntemindeki gelişimle yüksek mukavemetli çelik elemanların ekonomik olarak temin edilebilmesi. İkincisi ise, insan taşıyan düşey ulaşım araçlarının (asansör) keşfidir. Bu iki yenilikten yararlanarak yüksek bina mimarisine yeni bir boyut kazandıran kişi mimari eğitim görmeyen mühendis William Le Baron Jenney, çelik yapı iskeletini 1880 yılında ilk defa düşünmüş ve uygulamıştır.
Bir an için; içerisinde 17.000 kişinin çalıştığı, ilaveten her gün 250.000 kişinin iş takibi için ziyaret ettiği, 18 yürüyen merdiven ve 65 asansörün katlar arası koşuşturduğu, tepesine helikopterin konup kalktığı, dakikada 10 ton su harcanan, takriben 10.000 ev için yeterli elektrik ve telefon hizmetini kapsayan donatım ve servislere sahip bir hacmin sadece 5 dönümlük bir arsa üzerinde kurulduğunu düşünün! İnsana imkânsız gibi gelen bu başarı, cadde kotundan 250 metre yükseklikte olan New York şehrinde 1963 yılında tamamlanan 59 katlı Pan-Am (şimdiki adı MetLife) binasında sağlanmıştır.
Günümüz teknolojisi, içinden zekâ fışkıran yaramaz bir çocuğa benziyor. Onu, yeteneklerini insanlığa yararlı yolda kullanması için, kontrol altında tutmaz, başıboş bırakırsak, düzeltilmesi imkânsız sorunlarla karşılaşırız. Bugün karşılaştığımız sorunlar gibi…
1967 yılında Belçika’daki bir gökdelende meydana gelen yangında 300 kişi öldükten sonra dünya bu yüksek yapılara çok daha farklı bir gözle bakar oldu. Plansız, başıbozuk bir tutumla yapılan yüksek katlı binalar bulundukları şehirleri çözümsüz sorunlarla dolu bir kısırdöngü içerisine iterler. Komşu binaların güneşini örten, televizyon yayınlarını bozan, trafik ve park sorunları yaratan, su, elektrik, doğalgaz, telefon ve kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerindeki dağıtım dengesini bozan, bir yangın halinde binlerce insanın ölümüne sebep olan gökdelenlerle dolu bir şehir haline gelmek, plansız şehirleşmenin ürkütücü sonuçlarıdır.
Bu uzun analizden sonra yavaş yavaş esas konumuza dönelim; insanoğlunun bu amansız ilerleyişi yine biz insanoğlunu alışık olmadığı şartlar içerisine atmakta. Dağ gibi görünen sorunları çözmek de yine insanoğluna kalıyor. Bu sorunlardan biri bu denli yüksek katlı bir binayı yangından korumak. Bu iş için kullanılan ürünlerden bir tanesi Sprinkler denen Yangın Yağmurlama Başlıkları. Bu elemanlar bir yangın esnasında insan müdahalesine gerek kalmaksızın kendiliğinden devreye girip yangın baskılayan sistemlerdir. Bir nevi ortamı göle çevirip bir kaosun ortaya çıkmasını önlerler. Ne de olsa insan canından daha kıymetli bir şey yok, bugünlerde dünyayı adeta kasıp kavuran Covid-19 olayında olduğu gibi. Gerçi bu virüs terör örgütlerinin silahından çıkan ama hiçbir zaman elit tabakaya ulaşmayan türden bir şey olsaydı hiç kimsenin umurunda olmazdı. Bunu nereden mi biliyoruz? Son 10 yılda sadece Somali, Suriye ve Irak’ta milyonlarca masum insan mermiler ve bombalarla öldü ve bu dünyanın umurunda bile olmadı…
Şimdi 50. kattaki ofisinde oturan bir kişi biraz da yönetmelikler sayesinde yangına karşı daha güvenli durumda. Ama insan işte hiç rahat duru mu? Durmaz. O 50. kattaki kişi başını kaldırıp tavana baktığı zaman gördüğü Yangın yağmurlama Başlığı “göz zevkimi bozuyor!” dediği an işler yeniden değişti. Yangın Yağmurlama Başlıkları tavana bir şekilde gizlendi, adına da Gizli Tip Yangın yağmurlama Başlığı dendi. Artık sadece yangın anında yeterli sıcaklığı algıladığı an yine insan müdahalesi olmadan devreye girip yangını baskılayacak. Bu sayede insanlar çok daha mutlu.
Sorun bizim için yine bitmedi. Çünkü yüksek katlı binaları yapıp karşılaştığı her sorun karşısında yönetmelikler oluşturup güncelleyen ülkeler, her sorunu çözecek diğer ürünleri de yine kendi sanayisinde geliştirip üretiyor ve biz gibi ülkelerde ilginç bir hayranlıkla onları izliyorduk. Ta ki bir yere kadar… Artık tüm Yangın yağmurlama ürünleri Duyar tarafından %100 yerli imkânlarla üretiliyor.
Gizli Tip Yangın Yağmurlama Başlıklarını üretirken ürünü tavanda gizleyen kapağı Yağmurlama Başlığı yuvasına bağlayan lehim malzemesinin Türkiye’de yerli sertifikalı üreticisi olmadığı için biz bu bağlantıyı hali hazırda ürettiğimiz sertifikalı cam tüplerle yaptık.
Peki mutlu muyuz? Tabii ki, ama o da bir yere kadar. Bu mutluluk hevesini kursağımızda bırakan ise elin yabancısı değil. Bunu yapan yurdumuzun %100 yerli ve milli insanları. Sordukları Nobellik soru şu; ben bu ürünü neyle kıyaslayacağım? Hem kendi iç sohbetlerimizde ülke olarak neden farklı ve yepyeni bir şey yapamıyoruz diye hayıflanırız hem de yapıldığı zaman 40 dereden su getirtiyoruz. Ürün yerli mi? Yerli. Çalışıyor mu? Çalışıyor. Patenti var mı? Var. Bir şeyleri kendi insanımıza anlatamıyor olmak biraz acı, biraz diyorum çünkü bu ilelebet böyle gitmeyecek. Covid-19 gösterdi ki kendi kendine yeten ülkeler yeni dünya düzeninde apayrı bir ayrıcalığa sahip olacak. Bunu zamanla tüm dünya daha iyi anlayacak.
Konunun başından itibaren yüksek katlı binalara değindik, ancak Yangın Yağmurlama Başlıkları sadece yüksek katlı binalarda değil çok daha farklı alanlarda da kullanılır. Yönetmeliğe göre şöyle;
Yapı yüksekliği 30.50’den fazla olan konut haricindeki bütün binalarda
- Yapı yüksekliği 51.50 metreyi ya da 17 katı geçen konutlar
- Araç sayısı 20’den fazla olan veya birden fazla bodrum katı kullanan otoparklar
- Birden fazla katlı yatak sayısı (oda sayısı 100) 200’ü geçen otel, pansiyon ve misafirhaneler
- Toplam kullanım alanı 2000 m2’nin üzerinde olan katlı mağazalar
- Toplam kullanım alanı 1000m2‘den fazla olan alevlenici parlayıcı madde içeren veya üretilen yapılarda sprinkler tesisatını tasarlamak ve uygulamak zorunludur.
Şunu unutmamak lazım, her yönetmelik ve standart asgari şartları belirler. Yani eğer kişi isterse 50 metre yüksekliğindeki binasında da Yangın Yağmurlama Sistemini kullanabilir, kimse neden bu sistemi kurdun demez.
Yangından korunmak için olmazsa olmazlardan Yangın Mekanik Tesisatı ile beraber şu konulara da dikkat edilmeli; Kaçış yolu sayısı ve genişliği, yangın güvenlik holü, korunumlu iç kaçış koridorları ve geçitler, kaçış merdivenleri, kaçış yolu kapıları, kaçış merdiveni havalandırması, yapı malzemelerinin dayanımı, kablo dayanımı, yangın kompartmanları, yangın duvarları gibi daha birçok konu mevcut…
Duyar; yangın pompası, alarm vanası, kolay kurulum ünitesi ve yangın yağmurlama başlığı dahil birçok yangın ürününü %100 yerli olarak Türkiye’de üretmekte. Ürettiğimiz her ürünün ulusal veya uluslararası standart uygunluk belgesi mevcut, genellikle her ikisi birden…
Kurduğunuz yangın tesisatına hiçbir zaman ihtiyaç duymamanız dileği ile, çünkü o sizin bir kaza anında açılacak hava yastığınız…
Bu yazıyı okuyanlar görüş ve önerilerini bilal.aydemir@duyarvana.com.tr adresinden paylaşabilirler, şimdiden bu nezaketiniz için teşekkürler.
Kaynaklar
- Bircivan. Y. Y., YANGIN SÖNDÜRME SİS. KUL. SPR. A. VE S. M., Gazi Üni., Ankara, 2013
- Urgulay. M., DİKİNE ŞEHİRLER G., Bilim ve Teknik D., Ankara, 04-1973