Connect with us

Pompalar

O bize değil, biz ona aidiz

Yayın Tarihi:

on

Biz ne zaman dünyanın varoluşundan beri kendi kendini dengeleyen ”çevre”yi hem bozan hem de iyileştirenler olduk?

Son zamanlarda hemen her yerde karbon ayak izi, iklim değişikliği, enerjinin korunumu, organik ürün, geri dönüşüm gibi herkesin konuştuğu, az çok fikir sahibi olduğu ama nasıl hayatımızın içine girdiğini tam olarak anlayamadığı kavramlar ortaya çıktı. Aldığımız t-shirtten, içtiğimiz suyun şişesine, çocuklarımızın oyuncaklarına kadar sirayet eden bu kelimeler bizim ne zaman yaşamımıza dahil oldu?

Dünyanın çevre sorunları sadece insanı etkilemeye başladığı zaman mı var oldu? Elbette hayır ama insanın müdahaleleri tüm doğayı etkiledi. Örneğin Amerika’da bulunan ve dünyanın en büyük milli parklarından olan Yellowstone’da, bundan 90 yıl kadar önce kurtlar yok edildi ve ekosistem değişti. Kurtların yokluğunda geyik popülasyonu oldukça arttı ve geyikler bitki örtüsüne büyük zararlar verdi. Öyle ki zamanla ağaç boyları kısaldı, kuraklık başladı ve erozyon meydana geldi. Tabii ki bu değişimden bir çok hayvan da etkilendi. 70 yıl kadar sonra durumun anlaşılmasıyla, parka kurt sürüleri bırakıldı ve zamanla azalan geyik sayısı sayesinde doğal bitki örtüsü tekrar canlandı. Kuşlar, porsuklar, ördekler, sürüngenler, ayılar ve kunduzlar yeniden Yellowstone ekosistemine katıldılar. Hatta kunduzların yaptıkları küçük barajlar nehir yataklarını değiştirdi, göletler oluşturdu ve erozyonu önlemeye büyük katkıda bulundu. Bu olanların tümü, insanlığın tehlikeli olarak sınıfladığı bir çarkın dengeden çıkarılması ile meydana geldi ve etkisi uzun yıllar sonra farkına varıldı. Ancak insanlık için tehlikeli olanın diğer canlılar için yaşam alanı yarattığı görüldü. İnsanın yaşama içgüdüsü ve hakim olma isteği, açıkça, doğaya müdahale etmesinin en önemli nedenleri arasında.

Zamanla düzenli hayata geçen insanoğlu, toplu yaşamın getirdiği ihtiyaçlar ve sıkıntılar ile yüz yüze geldi. 19. yüzyılda sanayi devrimiyle başlayan endüstrileşme ve buna bağlı olarak artan nüfusla büyüyen şehirler, ilk çevre sorunlarının meydana gelmesine yol açtı. İlk kez 1952 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da 4000 kişinin ölümüyle sonuçlanan hava kirliliği felaketi bunların en önemlilerindendir. Çevre sorunlarının birincil etkilerinden olan bu olayların haricinde, kaynağının bir çevre sorunu olduğu sonradan anlaşılan olaylar da sıkça yaşandı. Bunların en önemlilerinden biri 19. yüzyıl ortalarında yaşanan tifo ve kolera salgınları sırasında Koch ve Pasteur’ün hastalıkların sebebinin atık sular olduğunu keşfetmesidir. Çok sayıda insanın ölümüne sebep olan kolera ve tifo salgınları yüzünden kanalizasyon sisteminin gerekliliği ortaya çıktı. O zamana kadarsa Avrupa’da kanalizasyon sistemi bulunmadığı için evlerden sokaklara atık sular ve lağım suları boşaltılırdı. Hatta bu durum Fransa’da ve Almanya’nın Köln şehrinde o kadar vahim durumdaydı ki insanlar üst katlardan dökülen atık sulara denk gelmemek için sokak ortalarından yürümek zorunda kalıyordu. Topuklu ayakkabının icadının da bu duruma bağlı olduğu söylenir. Bu dönemde yapılan bir diğer buluş da yine atık su kaynaklı kötü kokuları bastırmak için geliştirilen kolonya (Köln) ve parfümdür. Maalesef bu maddeler de ilerleyen yüzyıllarda gelişerek içlerinde zararlı gazlar ihtiva etmeye başladılar ve bu sebeple atmosfer yapısını bozarak günümüzün önemli çevre olaylarından olan küresel ısınmanın sebeplerinden biri haline geldiler. Bu gazlar yaşamımızı sürdürmemiz için mutlak şart olan havanın doğal bileşiminde bulunan gazların normalin üzerinde yoğunluğa çıkmasına ve aşırı miktarda artmasına sebep olarak havanın bileşimini bozdular. Güneş’den gelen ışınların ısı enerjisinin tutulumunu arttırarak, dünyanın ortalama sıcaklığının artmasına sebep oldular. Bu duruma neden olan diğer gazlar ise çoğunlukla insanın enerji üretimi sonucunda ortaya çıkmıştır. İnsanın yaşamını kolaylaştırmak ya da daha fazla konfor sağlamak amacıyla yeni ürünler de elektrik enerjisine ve ısı enerjisine duyduğumuz ihtiyacı her geçen gün arttırmaya devam ediyor. Bu ihtiyacı karşılamak için kullanılan kömür, doğal gaz ve petrol gibi fosil yakıtlar da daha fazla çevre kirliliğine neden oluyor.

Bundan önceki yüzyılda insanoğlunun asıl ihtiyacı daha fazla yiyecek üretmekti. Bu yüzden geleneksel tarım yöntemleri terk edildi. Melez tohumlar, böcekleri ve istenmeyen bitkileri öldüren kimyasal ilaçlar, suni gübreler ve yeraltı suyundan beslenen sulama sistemleri kullanılmaya başladı… Verimli topraklarsa birer birer azaldı. Bu kayıplara rağmen insanoğlunun nüfusu artarken, endüstrileşme hızlandı ve kontrol edilemeyecek şekilde büyüme gerçekleşti. Bu büyümenin olumsuz etkileriyse çevre kazaları ve sorunları olarak bizlere geri döndü.

Dünyanın çeşitli yerlerinde meydana gelen çevre kazaları ve çevre sorunları oldukça fazla canlı yaşamını sona erdirdi. Bu sorunlara çözüm bulmak için 5-16 Haziran 1972’de İsveç’in Stockholm kentinde toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bu duruma dikkat çekmek için 5 Haziran’ı Dünya Çevre Günü ilan etmiştir. Çevre sorunlarının ve çözüm önerilerinin görüşüldüğü çeşitli uluslararası toplantılar bugün de gerçekleşmeye devam ediyor. Dünyanın doğal dengesine daha fazla zarar verilmemesi hatta mümkün olduğunca eski haline getirmek için kararlar alınıyor ve ülkeler bu kararların altına imza atıyor. Fakat bu duruma karşılık, insanoğlu kendi için talepte bulunmaya da hala devam ediyor. ”İnadına Canlı” adlı kitabında Vandana Shiva şöyle yazar. ”Dünya insanlara ait değildir. İnsanlar dünyaya aittir. Bütün her şey, aileyi birbirine bağlayan kan bağı gibi birbirine bağlıdır. Dünyanın başına gelen ne varsa, dünyanın evlatlarının da başına gelir.” Aslında bu bakış açısı her şeyi açıklıyor. İnsanoğlu doğaya hükmetmek yerine onunla bütün olmaya çalıştığında birçok sorunun çözümünü de bulunmuş olacak. Elbette ki sorulması gereken büyük soru, insanoğlu alışkanlıklarından sıyrılıp sıyrılamayacağı. Üstelik bunu yapmazsak dünyadan önce kendi sonumuzu getireceğimizi bildiğimiz halde…

Merve Balta – STANDART POMPA ÇEVRE MÜHENDİSİ

Türkiye endüstrisine, alana özel, spesifik yayınlar üreten MONETA Tanıtım’ın sektörel dergilerinin ve web portallarının editörlüğünü yapmaktayım. Yeni nesil, dinamik yayıncılık anlayışıyla, dijital ve basılı mecralarda içerik geliştirmek için çalışmaktayız.

Etkinlikler

Türkiye, suyun yüzde 40’ını şebekelerde kaybediyor

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

Türkiye’de suyun yüzde 40’ı fiziki sebeplerden dolayı kullanıcılara ulaşmadan şebekelerde kaybediliyor. Bu da yaklaşık 2 milyar m³ temiz suya yani yaklaşık 30 milyon kişinin bir yıllık su ihtiyacına karşılık geliyor.

22 Mart Dünya Su Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Masdaf Genel Müdürü Vahdettin Yırtmaç, Türkiye’de su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için yüzde 40’ı şebekelerde kaybedilen suyun kazanılması için yapılması gerekenlere dikkat çekti.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye, yılda kişi başına düşen 1.519 m³’lük su miktarı ile ‘su sıkıntısı çeken’ bir ülke. Pompa sektörünün yarım asırlık lider firması Masdaf’ın Genel Müdürü Vahdettin Yırtmaç, Türkiye’de su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için yüzde 40’ı şebekelerde kaybedilen suyun kazanılması konusunda yapılması gerekenleri açıkladı:

Suyun yüzde 40’ı şebekelerde kaybediliyor

“Barajlarda bulunan ham su, iletim hattıyla arıtma tesislerine oradan haznelere ve şebekeler yardımıyla da evlerimize ulaşıyor. Ancak Türkiye’de suyun yüzde 40’ı fiziki sebeplerden dolayı şebekelerde kaybediliyor. Bu da yaklaşık 2 milyar m³ temiz suya yani yaklaşık 30 milyon kişinin bir yıllık su ihtiyacına karşılık geliyor.

Su kaynaklarını doğru yönetmek ve suyun kullanıcılara ulaşmadan kaybolmasını önlemek konusunda yerel yönetimlere önemli roller düşüyor. Çünkü yerel yönetimler, suyu evlere taşıyan şehir şebekelerini doğru sistemler ile yöneterek bu kayıpların önüne geçebilir. Bu kapsamda şebeke suyunu basınçlandırmak için kullanılan pompalar ile suyu taşıyan boruları doğru seçmek ve bakımlarını ihmal etmemek gerekiyor.

Eski pompalar yüzde 40 daha fazla enerji tüketiyor

İdeal verimlilik seviyesinin yüzde 20 altında çalışan eski ve yıpranmış pompalar su israfının yanı sıra enerji israfına da neden oluyor. Çünkü aynı hacimde su pompalamak için yüzde 40 daha fazla enerji tüketiyor. Bu nedenle eski pompa sistemlerini, yüksek verimli ve elektronik olarak kontrol edilen yeni pompalarla değiştirmek gerekiyor. Yenilenen sistem hem iki yıl içinde kendini amorti ediyor hem de yüzde 40 daha az enerji tüketiyor.

Şehir şebekelerinde kullanılan borulara dikkat!

Şehir şebekelerindeki kayıpları önlemek için yalnızca akıllı pompa teknolojileri ile suyu basınçlandırmak da yeterli değil, bir diğer önemli parametrenin de şehir şebekelerinde kullanılan borular olduğunu söyleyebiliriz. Eğer sistemdeki borular eski ve yıpranmış ise patlama veya delinme gibi sorunlar yaşanabiliyor.

Akıllı pompa teknolojileri ile doğru basınçlandırma yapılmalı

Borularda yaşanan patlama veya delinmenin nedenlerinden bir diğeri ise uzun boru hatlarındaki kayıpları karşılamak amacıyla şebekenin çıkış noktalarına yerleştirilen pompalardaki basınçların yüksek tutulması oluyor. Bu nedenle alt yapı sistemlerini bir bütün olarak değerlendirip, mühendislik hesaplamalarını doğru yapmak gerekiyor.

Kullanım ömrü 10 yılı aşan pompaları, akıllı pompa teknolojileri ile yenileyerek doğru basınçlandırma yapmak, kaçakları tesit edip boruları yenilemek şebekelerden kaynaklı su israfını önleyecek bir çözüm olacaktır.” dedi.

Devamını Oku

Pompalar

ECO-SYS Akıllı Sıvı Halkalı Vakum Pompalar

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

Full otomasyon ile entegre edilerek; arıza tespit bildirimi, otomatik arıza bildirimi, kullanıcı dostu arayüz, yüksek enerji verimliliği ile birlikte daha birçok özellik sayesinde tak-çalıştır olarak üretilen ECO-SYS, sistemler ile uyum içerisinde çalışır. Kabin sayesinde dışardan gelen etkenlere karşı sistem içerisinde oluşabilecek arızaları en aza indiren ECO-SYS, enerji verimliliğini sağlamak için sistemlerin ihtiyacı kadar çalışır.

Tak-çalıştır

Sistemle bağlantısı yapıldıktan sonraki tüm işlemleri kendisi yapan ECO-SYS Serisi Akıllı Sıvı Halkalı Vakum Sistemi, tasarımı ile kullanım kolaylığı sağlar.

Enerji verimliliği

Tamamen enerji verimliliği üzerine tasarlanan ECO-SYS, yenilikçi anlayış içerisinde enerji verimliliğine katkıda bulunur.

Scada sistemine entegrasyon

Sistem içerisindeki bilgileri scada ile bağlantı sağlar.

Otomatik arıza bildirimi

ECO-SYS’nin arıza durumunda hareketli aksamları ile ilgili arıza bildirim ekranı, kendi sisteminde entegre durumlarda arıza paylaşma fonksiyonu ile kolaylık sunar.

Kullanıcı dostu arayüz

Vakum sistemler için tasarlanan dokunmatik ekran sayesinde, her şey daha kolay!

Sektörler

ECO-SYS; kimya, gıda, plastik, tekstil, cam, seramik, sağlık, kağıt, şeker, deri, maden, orman endüstrisi, vakumla kaldırma, yer altı suları, enerji santralleri, seramik ve savunma sanayi sektörleri için uygundur.

Bakım

Bakım gerektirmeden uzun süre yüksek verimle çalışır.

Devamını Oku

Elektrik Motorları

Başarı hikayelerinin çözüm ortağı VEK Motor

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

17’den fazla ülkeyle iş birliği içerisinde 8 markayı Türkiye’nin imalat sanayisiyle buluşturan VEK, yarım asra yaklaşan sektör birikimi, mühendislik alanında uzman kadrosu ve müşterilerinin ürettiği ürünler konusundaki tecrübesiyle önemli projelerin çözüm ortağı konumunda yer alıyor. Güçlü iş ortaklıkları sayesinde dünyanın lider markalarını tek kaynaktan sunan VEK, sektörde yetişen ve ihtiyaçlara göre çözümler geliştiren mühendis ağırlıklı çalışan yapısıyla bu markaların kalitesini; mühendislik, sahada elde edilmiş tecrübe, imalat sanayisindeki bilgi-birikim, satış öncesi ve sonrası hizmetlerle buluşturuyor.

Elektrik motorlarında WEG, AEMOT, WAT-TEE, NİDEC, Rotor NL, Marathon; inverter ve test sistemlerinde KISTLER, KOSTAL, Danfoss, LS Electric; redüktör grubunda ise Yılmaz Redüktör’ü geniş ürün yelpazesinde barındıran VEK; doğru ürün, doğru teknoloji ve doğru sistem tasarımı ile daha verimli, daha çevreci, daha kompakt ve uygun fiyatlı çözümler sunuyor.

Müşterilerinin ürettiği pompa, kompresör vb. ürünler hakkında da bilgi sahibi olan VEK; su ve atık su uygulamalarından petrol ve doğal gaz endüstrisine, inşaat ve altyapıdan denizcilik sektörüne, tarım endüstrisinden enerji üretimine kadar 15’ten fazla sektörün ihtiyaçlarını eksiksiz bir şekilde karşılıyor.

Referansları arasında Tüpraş, TAV, Standart Pompa, Vansan, Procyon Elektrik, İSKİ, DSİ, TCDD, ASKİ, Tüpraş, TAV, Standart Pompa, Vansan, EMCEKARE, Masdaf, Olgun, Netafim, EBARA, MSP gibi kurum ve kuruluşların yer aldığı VEK, pek çok önemli projenin çözüm ortağı oluyor.

Firmanın tamamladığı referans projeler arasında şunlar yer alıyor:

İSKİ Kazandere Terfi Merkezi 1.6 MW OG motor tedarik edilmesi ve kurulumu.

DSİ Akpazar Ovası Sulama Projesi kapsamında 800 kW orta gerilim motorun tedarik edilmesi ve kurulumu.

DSİ Denizli Tavas Projesi kapsamında 500kw AG motor tedariki ve kurulumu.

İSKİ Büyükçekmece Hamsu Pompa İstasyonu Projesi’nde 355kw OG motor tedarik ve kurulumu.

BM destekli Etiyopya Sulama Projesi kapsamında 14 adet AG ve 23 adet OG motor tedarik ve kurulumu (toplam kurulu güç 25.000 kW).

DSİ Boztepe Projesi kapsamında 800kW AG motor tedarik ve kurulumu.

Özbekistan Enerji Santral Projesi kapsamında 7 adet OG motor değişimi.

İSKİ Anadolu Terfii Merkezlerinde IE4 yüksek verimli motor değişim projesi.

BM destekli Tanzanya ve Ruanda Sulama Projeleri kapsamında muhtelif güçlerde toplamda 18 adet AG motor (toplam kurulu güç 4.800 kW).

Adana Adliyesi Soğutma Ünitesi 800kw değişken hız sürücülü pano.

Konya Organize Sanayi Arıtma Tesisi Projesi kapsamında muhtelif güçlerde toplam kurulu gücü 6.000 kw AG motor.

DSİ Edirne Çakmak IE4 yüksek verimli motor projesi.

DSİ Isparta Atabey Pompa İstasyonu 1.5 MW OG motor projesi.

İSKİ Terkos 1.1 MW OG motor projesi.

Azerbaycan 1.2 MW OG Motor Projesi.

Devamını Oku

Trendler

Pompa Vana ve Sistemleri Dergisi - Pump Valve and Systems Magazine sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et