Connect with us

Vanalar

Vana – otomasyon serüveni

Yayın Tarihi:

on

İnsanoğlunun tarihsel serüveni ve yolculuğu her ne kadar sürprizler, acılar, savaşlar ve var olma mücadelesiyle dolu olsa da değişmeyen tek şey hayatını idame etmek için gösterilen gayret olmuştur. Bu gayretin temelini bugün de olduğu gibi “su” oluşturmaktadır. Piramitleriyle ünlü Eski Mısır medeniyeti gücünü Nil nehrinden almıştır, günümüzde varlığı devam etmeyen birçok ulus suyun gücüyle medeniyet kurabilmişken yok olma sebebi ise yine “su” yani suyu kaybetmeleri olmuştur. Biz Türklerin dahi Orta Asya’dan Mezopotamya’ya hatta dünyanın birçok yerine olan yolculuğunun temelinde yine su yok mu?

Medeniyetin suya ulaşma yolculuğunda su, insanı sürekli kendine çekti. Oğuz Kağan, destanında 700’lü yıllarda suyu, denizi işaret etmiştir. Osmanlı’nın Akdeniz’e, Karadeniz’e, Marmara’ya ulaşması da dedelerinin bu hayalini gerçekleştirme yolculuğudur. Oğuz Kağan dedemiz daha deniz, daha müren*… diye 700’lü yıllarda suyu hedef göstermiştir.  Suya ulaşma ve su sevdasıdır Türkleri Orta Asya’dan çıkaran, Anadolu’ya, Akdeniz’e, Marmara’ya ulaştıran. Tarihin birçok döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de İstanbul başta olmak üzere birçok yere su kemerleri inşa edilerek bir nevi suya yön verilmiş, böylece medeniyetin ve refahın devamı sağlanabilmiştir.

Biz Ademoğlunun su ile “duygusal” mücadelesi bugün dünden daha dramatik ve karmaşık bir hal alarak artmıştır. Suyun kaldırma gücü ile geçmişte/günümüzde gemilerimizi rahatça yüzdürürken gelişen teknoloji ile suyu çok daha farklı şekilde kullanabiliyoruz; örneğin, su jetleri ile çeliği mükemmel bir hassasiyetle kesebilmekteyiz. Isınmak için ihtiyacımız olan enerjiyi su ile taşırken yine bir güç üretecinin ürettiği atık ısıyı su ile ortamdan uzaklaştırmaktayız (bu atık enerjiyi faydalı iş olarak kullanmanın yolları sürekli aranmalı!). Suyun gücünden, nimetlerinden bu denli yararlanan insanoğlu suyu kontrol etmek için farklı cihazlar ve yöntemler geliştirmiştir. Vana dediğimiz cihaz grubu ise suyu/havayı kontrol etmek için geliştirilen ana ürün gruplarından sadece bir tanesi.

Vanalar, insanoğlunun başta su ve hava olmak üzere, çeşitli akışkanlara hükmetmek, bu akışkanların; geçişini veya durdurulmasını sağlamak, debisini ayarlamak, geri dönüşünü engellemek, akış yönünü değiştirmek, akış basıncını sınırlamak ve akış emniyetini sağlamak gibi amaçlara ulaşmak için kullanılan mekanik yönsel cihazlardır.

Diğer bir tanımlama ile vana; akışkanlara yol veren, onları durduran, karıştıran veya akışkanın yönünü ve/veya miktarını, basınç veya sıcaklığını değiştirebilen bir cihazdır.

Vanalar, borulama-proses armatürleri içinde ağırlıklı bir yer tutarlar. Günümüzde geniş bir yelpazede; basit açma, kapama musluklarından, aşırı karmaşık servo sistemlere uzanan ve akışkanların kontrolü için kullanılan çok fazla sayıda vana mevcuttur. Bunlar; uzay uygulamalarında kullanılan çok küçük ölçme vanalarından, çapı metrelerle, ağırlığı tonlarla ifade edilen boru hattı vanalarına kadar değişiklik gösterebilmektedir. Değişik amaçlı kullanımlarda, kontrol edilen akışkan; bilinen sıvılar, gazlar, buharlar, radyoaktif malzeme olabileceği gibi, katı partiküller içeren sıvılar ve gazlar da olabilir. Hatta çimento, un gibi katı tozlar da akışkan olarak dikkate alınabilir. Vanalar; vakum bölgesinden, 7000 bar ve üzerindeki basınçlara, -2000C soğuktan, ergimiş metal sıcaklıklarına kadar kullanılabilmektedir. Ömürlerine gelince; sadece bir kere açma/kapama yapabilecek vanalar olduğu gibi, bakım ve onarım gerektirmeden binlerce kere açma/kapama yapması beklenen vanalar da vardır.

Havacılık, madencilik, nükleer santral, denizaltı ve gemicilik alanlarındaki ilerleme vanalara olan bakış açısını bir hayli değiştirmiş durumda. Örneğin madencilik sektöründe yerin yüzlerce metre altındaki bir vanayı uzaktan kontrol edebilmek elzemken denizaltı sektöründe vananın çok yüksek basınçlara dayanım göstermesi beklenmekte, bunu yanında bir nükleer santralde kullanılan vanaya uzaktan kontrolün elzemliğinin yanında yüksek sızdırmazlık ve basınç-sıcaklık dayanımı da gerekmektedir. Aynı şekilde bir uçakta kullanılan vanada da benzer özellikler baş göstermektedir. Üstüne üstlük tüm bunlara ilaveten negatif yöndeki sıcaklık ve basınç dayanımları da eklenince sektör çalışanları olarak bizlerin önünde yol almamız gereken koca bir yol görünmekte.

Dünyamızı son yıllarda apayrı bir rüyaya sürükleyen dijital dönüşüm ile beraber gelen akıllı ev, konut, ofis, yangın kontrol vb. beklentileri karşılamak için yine vanalara ciddi bir iş yükü düşmekte.

Duyar ailesi olarak tüm bu değişimleri oldukça yakından takip edip değerlendirmekteyiz. En optimum-verimli atılımlarla ihtiyaç duyulan alanlara dönük çözümler gerçekleştirmekteyiz.

Bilgi çağında olduğumuz bugün her bilgiye kolayca ulaşabilmemize rağmen maalesef bilgiyi hayata geçirme konusunda, dünyanın geri kalanı gibi, elbetteki sorunlar çıkmakta ve bizler de bu sorunların üstesinden gelmek için çaba harcıyoruz. Söz, günümüz mühendislerinin çabasına gelmişken, akışkan kontrolündeki en temel kavram olan debi üzerindeki ilk sayılabilecek bilimsel çalışmaya değinmeden olmaz sanırım. Bunun için 22 Eylül 1791’de İngiltere’nin Outhgill kasabasının demircisi James ile bir çiftçi kızı Margaret Hastwell çiftinin (evlilikleri 1786) dört çocuğundan üçüncüsü olarak London Bridge’e yakın Newington Butts’da dünyaya gelen Michael Faraday’ın 1832 yılında Thames Nehri’nde gerçekleştirdiği deneye bir göz atalım.

Bilindiği üzere manyetik debimetrelerde kullanılan prensip Faraday’a dayanmaktadır. (B) manyetik alanına dik olarak (V) hızıyla hareket eden (Q) elektrik yükü, (F) kuvveti tarafından etkilenir.

F=QxVxB    (1)

Pozitif ve negatif yüklerin her ikisi de var olduğunda bu kuvvet, yüklerin ayrılmasına neden olur ve bu kuvvet, (E) elektrostatik kuvveti ile dengelenir.

F=QxE      (2)

1 ve 2 eşitlikleri Faraday’ın indüksiyon yasasını temsil eder

E=VxB

Bu yasa şu şekilde formüle edilebilir: (L) uzunluğundaki bir elektrik iletken, (V) hızı ile (B) manyetik alanının akış hatlarına dik olarak hareket ederse, iletkenin iki ucu arasında Ui   gerilimi indüklenir.

Ui = BxLxV

B: Manyetik indüksiyon

L: İletken uzunluğu

V: Hareket eden iletkenin hızı

Elektrik iletkeni çubuğu içinden iletken sıvı geçen bir boru ile yer değiştirdiğimizde manyetik alana dik düzlemde sıvı boyunca bir gerilim üretilecektir ve gerilim akış hızı boyunca orantılı olacaktır. Debi ölçüm teorisi şu şekilde şematize edilebilir:

Ui: İndüklenen voltaj

B: Manyetik indüksiyon

Di: Boru iç çapı

V: Ortalama akış hızı

Sıvı ile temas eden iki elektrot yerleştirilerek oluşan gerilim ölçülür. Elektrotlar, elektriksel olarak yalıtılmış bir boruya, (B) manyetik alanına dik olacak şekilde yerleştirilirler.

Ui elektrot voltajı manyetik alan ve akış hızı ile orantılıdır. Ancak sensörlerin kalibrasyonunun yapıldığı akış profili ile ölçümün yapıldığı akış profili arasında büyük farklar olduğunda alınan ölçüm değerleri hatalı olabilir. Genelde iyi tanımlanmış bir akış profili sağlamak için, ölçüm noktasından önce ve sonra belirli uzunlukta düz boru olması gerekir. Düz boru uzunluğu da dirsek, valf vs. gibi akımı bozucu elemanlara bağlıdır. Uygulamada düz boru uzunluğu; girişte 5xDi (iç çap) ve çıkışta 3xDi olarak hesaplanır.

ISO/TR 6817- 1980E standardına göre elektromanyetik debimetrenin yapısı şu şekildedir:

Prensip olarak açıkladığımız Faraday’ın kendisine ait olan bu teoriyi kendisi doğrulamak için 1832 yılında Thames nehrinde şöyle bir deney yaptı:

Yeryüzü sabit bir manyetik alan ürettiğinden, Faraday iki elektrot yerleştirip bunlar arasındaki voltajı ölçmenin yeterli olacağını düşündü. Ancak deney bu aşamada başarısız oldu. Faraday önemli bir pratik problem ile karşılaştı: Metal elektrot ile su arasında, şekildeki gibi bir elektrokimyasal voltaj oluşmaktaydı.

 

Debiye bağlı voltaj (Ui) ve elektrokimyasal voltajın (Uec) her ikisi de D.C. Voltaj olduğundan bunları birbirinden ayırmak imkânsızdır.

Faraday, elektrokimyasal voltaj sorununa bir çözüm buldu, akışkanın geçtiği boru etrafına manyetik bir bobin koydu ve bu bobini sinüzoidal bir manyetik alan oluşturan A.C. Voltaj ile besledi. Buna göre debi ile orantılı voltaj şekildeki gibi sinüzoidal olacaktı.

Sonuçta debi ile orantılı voltajı elektro kimyasal voltajdan ayırma olanağı sağlandı. Manyetik bobini A.C. Akımı ile beslemek elektrokimyasal hata voltajını yok etmişti ancak diğer bir hataya yani transformatik voltaja yol açmıştı.

Manyetik bobin ve elektrot kabloları bir transformatör oluşturur. Bunun sonucunda debi sinyali (Ui) ile 900 faz değiştirmiş bir hata voltajı oluşur. Diğer yandan, elektrik hattındaki salınımlar ölçme sinyaline etkirler. Üstüne üstlük 50 Hz’lik sinyal voltajı diğer elektrikli cihazlardan ölçme sinyaline etkiyen gürültüler (noise) yaratır…

1832 yılında kendi teorisini ispatlamak için bizzat Faraday tarafından yapılan ilk deney ve iyileştirmeler 186 yıllık hikâyesi süresince devam etti ve karşılaşılan her problem tek tek çözülerek günümüze gelindi. Hâlâ bu konudaki iyileştirmeler insanoğlunun ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilmek için devam etmekte. Bir nevi medeniyetin gücü denilen bilgi duvarını tek tek tuğlalar koyarak yükseltmenin ne kadar önemli olduğu bu örnek ile apaçık görülmekte.

Bu hikâye biz gibi teknolojiyi yakalama gayreti gösteren ülkelerin sihirli değnek arama gayretlerinin ne denli saçma olduğunun çok net bir göstergesidir. Teknolojik ilerlemenin daha anlamlı ve mümkün olabilmesi için bilgiye daha fazla değer verilmeli ve bu işlerle uğraşanların mümkün olduğunca “bence” ile başlayan cümlelerden kaçınmaları gerekir…

53 yıllık serüveni boyunca her gün yeni bir tuğla ile örüp yükselttiği bilgi duvarı ve hafızasını daha da büyütüp derinleştiren Duyar Vana, gelecekte daha saygın ve vurucu çalışmalarıyla varlığını daha etkili bir şekilde sürdürecektir. Duyar Vana’nın insanlık, bilim dünyası ve ülkemiz için nice güzel çalışmalar yapması dileğiyle…

Not: Bu yazıyı okuyanların tek kelime ile “okudum” notunu veya varsa görüş ve önerilerini e-posta (bilal.aydemir@duyarvana.com.tr) ya da mesaj ile bildirmelerini rica ederim.

Kaynaklar

  1. Gülbaz, Y. K., Endüstriyel Ölçme ve Kontrol, (1994), İstanbul, İ.T.Ü.
  2. http://www.tesisat.org/vanalar-ve-vana-secimi-ile-ilgili-hesaplar.html
  3. Topçu R.A., Su Medeniyettir, Medeniyet Su ile Yeşerir, (2016), İstanbul, Adell.

* Müren: Akarsu, dere, ırmak.

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 

Vanalar

Elektronik tahrikli küresel su vanası

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

Elektronik olarak çalıştırılan yeni bir küresel su vanası tasarlayan firma, uygun bir redüktörlü motorun tasarımı ve özellikleri konusunda desteğe ihtiyaç duyduğu için Precision Microdrives’a başvurdu. Precision Microdrives’a inşa edilmiş bir prototip ile başvuran firmanın, dişli motorunun maruz kalacağı eksenel ve radyal yük konusunda endişeleri vardı. Çok çeşitli ortamlarda ve zorlu konumlarda kullanılacağı için dişli motorunun güçlü, sağlam ve güvenilir olması gerekiyordu. Bunlardan bazıları aşırı hava koşullarına maruz kalacaktı. Motorun pille çalışan bir cihaz olduğu göz önüne alındığında, orta düzeyde güç tüketirken valfi çalıştırmak için yeterli torka sahip olması gerekiyordu.

Precision Microdrives’ın Birleşik Krallık merkezli uygulama mühendislerinden oluşan ekibi, müşterinin prototipini inceledi. Daha sonra teknoloji seçeneklerini ve sahip oldukları performans taleplerini tam olarak anlamak için onlarla beraber çalıştı. Hong Kong merkezli üretim mühendisleri, çeşitli çevre koşullarında yeterli torka, yeterince düşük güç tüketimine ve uzun ömürlülüğe sahip olduklarından emin olmak için önerilen redüktörlü motorlar üzerinde ayrıntılı şirket içi testler gerçekleştirdi.

Precision Microdrives’ın müşterisi ayrıca, sahada güvenilir performans göstermelerini sağlamak için redüktörlü motorları hem kuru, ıslak, sıcak hem de soğuk ortamlarda kapsamlı bir şekilde test etti. Ayrıca uygulamada toza, neme ve uzun ömürlülüğe karşı çevre, IP kontrol etmek için testler yaptı. Müşteri bu testlerde beklenenden daha erken motor arızaları yaşadığı için Precision Microdrives, motorun sert bir uç noktasına gitmesini önlemek için müşterisinin tasarımlarında değişiklikler araştırdı ve önerdi.

Ürün başarılı bir şekilde pazara sunuldu

Precision Microdrives mühendislik ekibinin, müşterinin kullandığı teknolojiyi tam olarak anlamak için zaman harcaması sayesinde, firma geliştirme sürecindeki sorunları hızlı bir şekilde teşhis edip çözebildi. Müşterisine yüksek düzeyde destek sağlayan Precision Microdrives, yeni bir akış ölçüm su sayacı geliştirme konusunda da firma ile anlaştı. Precision Microdrives’ın müşterisi, artık iki proje için aynı motor çözümünü kullandığından, hacim ve sevkiyatları birleştirerek üretim maliyetlerini daha da azaltabilecek.

 Kaynak: www.precisionmicrodrives.com

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Devamını Oku

SU VE ATIKSU YÖNETİMİ

Kayar sürgülü vanalar ile içme suyu tesisinde basınç ve akış hızının düzenlenmesi

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

Ostend Kanalı suyu, bölgenin boru ağına temiz su olarakgönderilmeden önce 8 aşamada işlem görür

Veolia Water Technologies, Belçika Oostende’de içme suyu üretimi için ultra modern bir tesis inşa etti. Bu tesis ile yerel su tedarikçisi FARYS, çok aşamalı filtrasyon işlemiyle yönerge gerekliliklerinin çok üzerinde bir kalitede içme suyu temin edebiliyor. Ters osmoz, aktif karbonla filtrasyon ve suyun yeniden mineralleştirilmesi gibi prosesin kritik aşamalarında Schubert & Salzer Control Systems tarafından üretilen kayar sürgülü vanalar, tesiste basınç ve akış hızının düzenlenmesini sağlıyor. Su tedarikçisi FARYS, Bruges-Ostend Kanalı’ndaki sudan Oostende şehri ve civarı için içme suyu üretiyor. Veolia Water Technologies tarafından inşa edilen su tesisatının mevcut geliştirme aşamasında, saatte 1.200 m3’e kadar içme suyu doğrudan boru şebekesine gönderilebiliyor. Profesyonel bir su arıtma uzmanı tarafından inşa edilen tesis, ters ozmoz teknolojisi kullanan Belçika’nın en büyük içme suyu üretim tesisi olma özelliğine sahip ve üretim hızı bakımından dünyada üst sıralarda yer alıyor.

Kullanımı ve tüm prosesteki enerji maliyetlerinin azaltılmış olması önem taşıyor. İşlemle ilgili açıklama yapan bu projeden sorumlu Veolia Water Technologies Belçika Proje Yöneticisi Frederik Debaillie, “Kanal suyu 8 aşamada arıtılıyor. İlk olarak filtrasyonda tüm asılı partiküller, mikrobiyolojik maddeler ve patojenik mikroorganizmalar uzaklaştırılıyor. Sonraki ters ozmoz sırasında ince gözenekli, yarı geçirgen membranlar, mineraller ve tuzların yanı sıra 0.1 nanometre partikül boyutlarına kadar olan mikro kirleticileri filtreliyor. Geriye sadece su molekülleri kalıyor. Bu su, aktif karbon filtrelerden geçirilerek gönderiliyor ve karbondioksit enjeksiyonundan sonra kireç taşı ile remineralize ediliyor. Son olarak su UV ışığı ile dezenfekte ediliyor ve ardından klorlama yapılıyor. Sonuç olarak elde edilen en yüksek kalitede içme suyu ile tampon depolama tankları aracılığıyla boru şebekesine besleme yapılıyor” ifadelerini kullanıyor. Schubert & Salzer Control Systems Uluslararası Satış Müdürü Tristan Lejeune, “Su işletmecisi, uygun maliyetli çalışan bir tesis istiyordu. Kontrol vanalarında bile her yerde maksimum enerji verimliliği gerekiyordu. Aynı şekilde, ters osmoz ve sonraki proses aşamaları da zorlu uygulamalardır. Burada kullanılan valflerin kontrol hassasiyeti ve reaksiyon hızı açısından özel gereksinimler mevcuttur” diye açıklıyor.

Sürgülü vanalar, hasara karşı etkili koruma sağlıyor

Ters ozmoz işlemi sırasında, hassas ve hızlı basınç düzenlemesinin çok önemli olduğuna vurgu yapan Veolia Proje Yöneticisi Debaillie, “Son derece hassas filtrasyon katmanları, basınçlı borulara sarılıyor. Basınç şokları ve aşırı debi miktarlarının önüne güvenilir bir şekilde geçilmelidir. Kontrol aşamasındaki en ufak aşımlar bile pahalı membranlara zarar verebilir. Bu nedenle on iki ters osmoz ünitesinin her birinde Schubert & Salzer Control Systems tarafından üretilmiş birer adet DN 125 ve bir adet DN50 sürgülü vana kullanıyoruz. İşlenmemiş suyun ozmotik basıncını dengelemek ve ters ozmozu devam ettirmek için gerekli olan yüksek proses basınçlarının tam olarak ayarlanmasını sağlarlar” açıklamasında bulunuyor. Sürgülü vanaların yüksek hassasiyeti ve son derece kısa tepki süresi için belirleyici faktör, özel tasarım ilkeleridir. Sürgülü teknoloji, birbiri üzerinde hareket eden akış yönüne dikey olarak yerleştirilmiş iki yarıklı sızdırmazlık diski ile akış hızını milisaniye cinsinden kontrol eder. Pnömatik aktüatörün yalnızca iki disk arasındaki kayma sürtünmesini aşması gerekir. Bu, çalıştırma için gereken kuvvetin diğer valf tiplerine göre yüzde 90’a kadar daha az olduğu anlamına gelir. Aktüatörler daha küçük biçimde boyutlandırılabilirler ve kontrol ihtiyacı azaltılabilir. Eş zamanlı olarak, yalnızca birkaç milimetrelik kısa stroklar ve kısma elemanının azaltılmış kinetik kütleleri, aktüatörü ve mil contasını korur.

Bir DN 125 ve bir DN50 kayar kapaklı vana 12 ters ozmos ünitelerinin her birinde kullanılır

Bir DN 125 ve bir DN50 kayar kapaklı vana 12 ters ozmos ünitelerinin her birinde kullanılır

Malzeme ve enerji verimliliği ile genel maliyette azalma

Proseste kullanılan sürgülü vanalarla ilgili bilgiler aktaran Schubert & Salzer Control Systems Uluslararası Satış Müdürü Tristan Lejeune, “Sürgülü vanaların özel tasarım prensibi, ağırlık ve boyutlar üzerinde çifte pozitif etkiye sahiptir. Bir yandan ara flanş tasarımı ve daha küçük aktüatörler nedeniyle vanalar daha küçük hafiftir. Öte yandan, özellikle yüksek KVS değerleri sayesinde önemli ölçüde daha iyi olan akış özellikleri aynı zamanda daha küçük nominal boyutların kullanılmasına imkan tanır. Bu da valfleri yaygın alternatif çözümlere göre daha kompakt ve daha hafif hale getirir” şeklinde konuştu. Bu nedenle tesisteki 45 sürgülü vananın toplam ağırlığı yalnızca 1.100 kg’dır. Karşılaştırıldığında yatak valfleri yaklaşık 5 ton ağırlığındadır. Bu fark dikkate değerdir. CO2 üzerindeki tasarruf nedeniyle, üretimden nakliyeye ve fabrikada çalıştırılmasına kadar valfin tüm yaşam döngüsü üzerinde olumlu etkiler ortaya çıkar. Daha kompakt boyutlar ve düşük ağırlık nedeniyle bakım ve dolayısıyla işletme maliyetleri de azalır.

Schubert & Salze vanası ve normal vana arasında boyut karşılaştırması. Boyutlar benzerdir.

Schubert & Salze vanası ve normal vana arasında boyut karşılaştırması. Boyutlar benzerdir.

Sürgülü vanaların uzun hizmet ömürlerinin de belirleyici bir noktada olduğunu belirten Lejeune, “Bunlar, diğer şeylerin yanı sıra, kavitasyonun zararlı etkilerini etkisiz hale getirmelerinden kaynaklanmaktadır” dedi. Hepsinde alternatif glob vanalar, patlayan kavitasyon kabarcıkları genellikle erozyon nedeniyle yüksek maliyetli aşınmaya neden olur. Debi sapması oluşmayan kayar sürgülü vanaların özel tasarımı nedeniyle boru hattında kavitasyon kabarcıkları, vananın 1-2 m arkasında patlar. Bu, kavitasyondan zarar verici bir etki oluşmayacak şekilde kolayca tasarlanabilir. Projeden sorumlu Schubert & Salzer Control Systems’in Mühendisi Berdien Uytterhaegen, boruyu vanadan sonra kısa bir mesafe boyunca düz olarak döşenmesini tavsiye etti. Debaillie, “Kontrol valfleri, su şoku durumunda bile çok etkilenmezler. Boru tesisatında meydana gelen herhangi bir su şokunun kuvveti, kayar sürgülü vanalarda aktüatöre aktarılmaz, bu da ani basınç artışlarından zarar görmeyeceği anlamına gelir” diye konuştu.

Yüksek hassasiyetli konumlayıcılarla kullanımın eşitlenmesi

İşleyiş hakkında bilgiler veren Debaillie, “Arıtılmış su bölgenin boru ağına gönderilmeden önce, aktif karbon filtrasyonu ve kireçtaşı ve CO2 ile yeniden mineralizasyon sırasında DN150 kayar kapaklı vanalar kullanıyoruz” diye ekledi. Burada da yüksek hassasiyetli Schubert & Salzer konumlayıcılar, kayar sürgülü vanalarla birleşerek son derece hassas akış kontrolünü güvence altına alır; öyle ki 8 aktif karbon filtresi ve 13 remineralizasyon tankı eşit şekilde kullanılır. Bu uygulamada, lineer bir akış karakteristik eğrisinin, prosesi sabit tutmaya, özellikle de debi miktarlarının düzenlenmesine uygun olduğu kanıtlanmıştır.

Güvenilir, bölgesel su tedariki güvencesi

Günlük ortalama 24.000 m³ üretim ile tesis, bölgede güvenilir ve uygun maliyetli su arzına önemli bir katkı sağlıyor. Belçika’nın geçtiğimiz yıllarda yaşadığı ve iklim değişikliği nedeniyle daha da artabilecek olan su kıtlığı ihtimalinin de gelecekte önüne geçilmesi bekleniyor. Bu ihtimalden yola çıkan FARYS, Nieuwpoort’ta benzeri ikinci bir tesis planlıyor.

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Devamını Oku

Vanalar

GEMÜ Kelebek Vanaları’na oksijen onayı

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

Ingelfingen merkezli vana uzmanı GEMÜ’nün R480 Victoria Kelebek Vana Serisi’nin özel bir versiyonu, oksijen ortamı için anında etkili olacak şekilde onaylandı.

Oksijen ortamına yönelik tasarımda, GEMÜ’nü Victoria Kelebek Vana Serisi’nden ortamla ıslanan tüm sızdırmazlık malzemeleri ve yardımcı malzemeler (yağlayıcılar ve vida kilitleme maddeleri), Federal Malzeme Araştırma ve Test Enstitüsü (BAM) tarafından test edildi ve onaylandı. Uygun olmayan yağlar ve gresler yangınlara yol açabiliyor, bu nedenle ortamla ıslanan tüm bileşenlerin uygun şekilde temizlenmesi gerekiyor.

BAM onayı için yapılan incelemede DIN EN 1797 ve ISO 21010 standardı esas alındı. Onay, maksimum 60 °C çalışma sıcaklığında ve 15 Bar basınçta gaz halindeki oksijenin kullanımıyla sınırlı kaldı. Oksijen uygulamaları için onaylanan GEMÜ R480 Victoria Serisi Kelebek Vanalar, ‘O’ özel fonksiyonu ile tanınıyor. Onay, EPDM conta malzemesi kodu E ve paslanmaz çelik disk malzemesi kodu A’yı kapsıyor.

Endüstri dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz? Şimdi kayıt olun.

  E-Bülten'e kayıt olun
E-Posta:
 
Devamını Oku

Trendler

Copyright © 2011-2018 Moneta Tanıtım Organizasyon Reklamcılık Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. - Canan Business Küçükbakkalköy Mah. Kocasinan Cad. Selvili Sokak No:4 Kat:12 Daire:78 Ataşehir İstanbul - T:0850 885 05 01 - info@monetatanitim.com