Connect with us

Etkinlikler

Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongreleri’nin yedincisi İstanbul’da düzenleniyor

Yayın Tarihi:

on

Hidrolik Pnömatik sektöründe “Milat” olarak kabul edilen Hidrolik Pnömatik Kongresi, Makina Mühendisleri Odası tarafından İstanbul ve İzmir Şubesi yürütücülüğünde bu yıl 22-25 Ekim tarihlerinde İstanbul Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde gerçekleştirilecek. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri ve HPKON Düzenleme Kurulu Başkanı Yunus Yener ile 7. Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongresi hakkında görüştük.
HPKON 2014 LOGOHidrolik Pnömatik Kongresi’nin ilk oluşumu ve geçmişi hakkında bilgi verir misiniz?
Odamız, üyelerinin çoğunlukta olduğu meslek alanlarındaki sorunların çözümüne yönelik platform yaratma konusunda sürekli çalışmalar gerçekleştirmekte. Hidrolik Pnömatik sektörünün içinde var olan tarafları, o güne kadar bir araya getirecek bir platformun olmadığını tespit etmemizin ardından 1999 yılında ilk Hidrolik Pnömatik Konferansı ve Sergisi’ni gerçekleştirdik. Bugüne kadar altı kez düzenlenen kongrenin gördüğü ilgi ve bugün yedincisini düzenliyor olmamız ne kadar doğru karar verdiğimizin anlamlı bir göstergesidir diye düşünüyorum.
Efes Convention Center’da ilk kez düzenlenen kongrelerin ardından Kültürpark Fuar Alanı’nda ve en son kendi mekânımız olan MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde düzenlenen kongremiz her geçen gün sektörde kendisinden daha fazla söz ettirmeyi başardı.
İstanbul ve İzmir Şubelerimizin birlikteliği ile bugüne kadar İzmir’de düzenlenen Hidrolik Pnömatik Kongrelerini, sektör temsilcilerinin önerileri de değerlendirilerek bu yıl 22-25 Ekim tarihlerinde İstanbul’da düzenleme kararı aldık. İstanbul’da Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde gerçekleştirilecek kongre bizler için de çok önemli bir deneyim olacak. İzmir ile özdeşleşmiş olan Hidrolik Pnömatik Kongrelerini bu yıl İstanbul’da düzenleyerek, bugüne kadar oluşan deneyim ve birikimi Şubelerin birbirleriyle paylaşması ve etkinliği nitelik olarak daha da yukarılara taşınmasını amaçlıyoruz. Ayrıca sektör temsilcilerinin İstanbul’da düzenleme taleplerini de yerine getirmiş oluyoruz. Zaten geçmiş yıllarda hidrolik pnömatik alanında bilgilendirme platformlarımız sadece İzmir’deki kongre ile sınırlı kalmadı ve Gaziantep, Denizli, Bursa, Adana ve Konya’da yerel firma ve temsilcilerinin izleyici olarak katıldığı bölgesel toplantılar gerçekleştirildi.Sektörün durumu hakkında genel bir bilgi verir misiniz?
Akışkan gücü sektörü, kontrol ve otomasyon teknolojileri aracılığıyla pek çok üretim alanında yer alan, makina mühendisliğinin en nitelikli hizmeti üretebildiği önde gelen uygulama alanlarından birisi. Mekanik, elektronik, bilgi işlem, programlama gibi disiplinler arası niteliğiyle mekatronik anlamında, katma değeri yüksek özgün çözüm ve projeleri kolayca üretebilecek bir sektör.
Kongrenin ilk yıllarında sektörün emeklemesinden bahsederken bugün sektörün ihtiyacı olan ekipmanların önemli bir kısmı ülke içinde üretilir hale gelmiştir. 2000’li yılların başında çoğunlukla iç piyasaya yönelik üretim yapan sektör üreticileri, ülkemizde sık yaşanan krizler ve iletişim sektörünün gelişmesi ile birlikte ihracata yöneldi. Bugün sektörde ithalatçı firmaların yanında üretici ve ihracatçı firmaların sayısının arttığını, özellikle hidrolik pompa, silindir, valfler, hidrolik hortum ve bağlantı elemanları konusunda yerli üreticilerin önemli ölçüde söz sahibi olduğunu ve ihracat yaptıklarını görmek, özellikle ülke Hidrolik ve Pnömatik sektörü için sevindirici.
Sektörde bugünkü temel sorunların; AR-GE olanak ve desteklerinin yetersizliği, sektörle ilgili teknolojik ve endüstriyel birikim yetersizliği, sermaye ve finansman yetersizliği, istikrarlı ve güvenilir iç pazarın olmaması, maliyet girdilerinin (enerji fiyatları vb.) yüksek oluşu, standartlara uygun olmayan ithalat ve haksız rekabet olduğunu ifade edebilirim.
Buradan hareketle; hidrolik pnömatik sektörü kendi standartlarını, kalite kriterlerini ve etik kurallarını oluşturmalı ve güncelleştirmeli. Haksız rekabetin önlenmesi için standartların geçerliliği ve uygulanması sağlanmalı, bu konuda kullanıcıların ve makina imalatçılarının çok iyi bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi için sektöre çok büyük görev düşmektedir. Ayrıca ihtiyaç duyulan standartların oluşturulmasında sektöre de büyük görev düşmektedir.
Yerli üreticilerin sadece iç pazarda kendilerini büyütmeleri ve geliştirmeleri çok zor, bu nedenle yerli üreticiler dış satıma yönelmeli ve bunun için gerekli teknolojik ve finansal altyapı çalışmaları ise ilgili devlet birimleri tarafından mutlaka teşvik edilmeli.
Son yıllarda gelişmiş ülkelerin katma değeri daha yüksek ürünlerin üretimine yönelmeleri, üretim maliyetlerinin yüksekliği, AB ülkelerinin çevre gibi yasal düzenlemeler nedeniyle bazı ürünlerin üretilmesinden vazgeçmesi gibi sebepler, birçok sanayi üretiminin gelişmekte olan ülkelere kaymasına neden oldu. Bu nedenle ülkemizin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler, gerek üretim ve gerekse yatırım anlamında ilgi çekmekte. Bu anlamda, sektörümüz de bu ilgiden payını almakta. Bu sürecin bir süre daha devam edeceği düşünülürse sektörün bu noktayı iyi değerlendirmesi gerekmekte.
Ülkemizde hidrolik pnömatik sektörünün büyüklüğünün rakamsal olarak hangi boyuta ulaştığı ve ürün grupları bazında dağılımın ne olduğu halen belirsiz. Bu konu, hem sektör firmalarının orta ve uzun vade stratejilerini oluşturmalarında, hem de sektörün genel olarak sorunlarının çözümünde bir engel olarak durmakta.

Geleceğe ilişkin hidrolik pnömatik alanında yapılması gerekenler nelerdir?
Hidrolik ve pnömatik sektöründe AR-GE çalışmaları ana sanayiden gelen geri bildirimler ile düzenli olarak sürdürülmekte. Burada önemli nokta ana sanayi ve yan sanayi arasındaki iletişim ve güven bağının korunması. Özellikle yurtdışında her yıl düzenli olarak organize edilen uluslararası kongreler ve yürütülen akademik çalışmalar sektörün rekabetçi kalması için büyük öneme sahip. Türkiye’de en önemli eksiklik olarak mevcut akademik çalışmaların yeterince desteklenmemesi ve akademik çalışma yapılabilecek fiziki şartların oluşturulmasındaki başarısızlıklar görülmektedir. Gerek uzak doğudan gelen ucuz ürünler, gerekse elektro-mekanik çözümler gibi alternatiflere karşı güçlü bir şekilde ayakta durulabilmesi için sektörün üniversitelerle işbirliği yaparak düzenli AR-GE çalışmaları yürütmesi gerekmekte. Bu çalışmaları yaparken organizasyonun güçlendirilmesi için teknolojik araştırmalarda üniversitelerle birlikte çalışılmalı.
Sektörün başarması gereken bir konu da üniversitelerin Makina Fakültelerinden birinde Akışkan Gücü Bölümü oluşturulması ve bu bölümün sektörle işbirliği yaparak araştırma geliştirmeye yönelik makina ve ekipmanlarla donatılmasıdır.
Avrupa`daki gelişmeler, ülkemiz sektörüne karşı maliyet avantajı taşıyan Uzakdoğu firmalarının Avrupa`ya karşı lojistik dezavantajı gibi nedenler yüzünden ülkemizde hidrolik-pnömatik makine imalat sanayine ve bu sanayilere komponent üreten firmalara önemli bir şans tanımakta. Ancak bu şansı kullanacak firmalarımızın çok kısa sürede etkin AR-GE çalışmalarını yürütmeleri, bugüne kadar pazarda üretilen ürünleri değil pazarın gelecekte ihtiyacı olacak ürünleri tasarlamaları ve müşterilerinin beklentilerinin üzerine çıkmayı başarmaları gerekmekte.13

Türkiye endüstrisine, alana özel, spesifik yayınlar üreten MONETA Tanıtım’ın sektörel dergilerinin ve web portallarının editörlüğünü yapmaktayım. Yeni nesil, dinamik yayıncılık anlayışıyla, dijital ve basılı mecralarda içerik geliştirmek için çalışmaktayız.

Devamını Oku

Etkinlikler

Türkiye, suyun yüzde 40’ını şebekelerde kaybediyor

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

Türkiye’de suyun yüzde 40’ı fiziki sebeplerden dolayı kullanıcılara ulaşmadan şebekelerde kaybediliyor. Bu da yaklaşık 2 milyar m³ temiz suya yani yaklaşık 30 milyon kişinin bir yıllık su ihtiyacına karşılık geliyor.

22 Mart Dünya Su Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Masdaf Genel Müdürü Vahdettin Yırtmaç, Türkiye’de su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için yüzde 40’ı şebekelerde kaybedilen suyun kazanılması için yapılması gerekenlere dikkat çekti.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye, yılda kişi başına düşen 1.519 m³’lük su miktarı ile ‘su sıkıntısı çeken’ bir ülke. Pompa sektörünün yarım asırlık lider firması Masdaf’ın Genel Müdürü Vahdettin Yırtmaç, Türkiye’de su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için yüzde 40’ı şebekelerde kaybedilen suyun kazanılması konusunda yapılması gerekenleri açıkladı:

Suyun yüzde 40’ı şebekelerde kaybediliyor

“Barajlarda bulunan ham su, iletim hattıyla arıtma tesislerine oradan haznelere ve şebekeler yardımıyla da evlerimize ulaşıyor. Ancak Türkiye’de suyun yüzde 40’ı fiziki sebeplerden dolayı şebekelerde kaybediliyor. Bu da yaklaşık 2 milyar m³ temiz suya yani yaklaşık 30 milyon kişinin bir yıllık su ihtiyacına karşılık geliyor.

Su kaynaklarını doğru yönetmek ve suyun kullanıcılara ulaşmadan kaybolmasını önlemek konusunda yerel yönetimlere önemli roller düşüyor. Çünkü yerel yönetimler, suyu evlere taşıyan şehir şebekelerini doğru sistemler ile yöneterek bu kayıpların önüne geçebilir. Bu kapsamda şebeke suyunu basınçlandırmak için kullanılan pompalar ile suyu taşıyan boruları doğru seçmek ve bakımlarını ihmal etmemek gerekiyor.

Eski pompalar yüzde 40 daha fazla enerji tüketiyor

İdeal verimlilik seviyesinin yüzde 20 altında çalışan eski ve yıpranmış pompalar su israfının yanı sıra enerji israfına da neden oluyor. Çünkü aynı hacimde su pompalamak için yüzde 40 daha fazla enerji tüketiyor. Bu nedenle eski pompa sistemlerini, yüksek verimli ve elektronik olarak kontrol edilen yeni pompalarla değiştirmek gerekiyor. Yenilenen sistem hem iki yıl içinde kendini amorti ediyor hem de yüzde 40 daha az enerji tüketiyor.

Şehir şebekelerinde kullanılan borulara dikkat!

Şehir şebekelerindeki kayıpları önlemek için yalnızca akıllı pompa teknolojileri ile suyu basınçlandırmak da yeterli değil, bir diğer önemli parametrenin de şehir şebekelerinde kullanılan borular olduğunu söyleyebiliriz. Eğer sistemdeki borular eski ve yıpranmış ise patlama veya delinme gibi sorunlar yaşanabiliyor.

Akıllı pompa teknolojileri ile doğru basınçlandırma yapılmalı

Borularda yaşanan patlama veya delinmenin nedenlerinden bir diğeri ise uzun boru hatlarındaki kayıpları karşılamak amacıyla şebekenin çıkış noktalarına yerleştirilen pompalardaki basınçların yüksek tutulması oluyor. Bu nedenle alt yapı sistemlerini bir bütün olarak değerlendirip, mühendislik hesaplamalarını doğru yapmak gerekiyor.

Kullanım ömrü 10 yılı aşan pompaları, akıllı pompa teknolojileri ile yenileyerek doğru basınçlandırma yapmak, kaçakları tesit edip boruları yenilemek şebekelerden kaynaklı su israfını önleyecek bir çözüm olacaktır.” dedi.

Devamını Oku

Etkinlikler

Dünya, yaşamın temel kaynağını hızla tüketiyor

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

1993 yılından bu yana her yıl 22 Mart tarihinde kutlanan; küresel ısınma kaynaklı yağış azlığı, aşırı buharlaşma, hızlı tüketim ve kirlilikle, diğer yandan vahşi sulama ve bilinçsiz su tüketimiyle anlamı her yıl artan Dünya Su Günü, 2024 yılında “Barış için sudan faydalanmak” temasıyla gerçekleştiriliyor. Suyun küresel barış, istikrar ve refah üzerindeki hayati rolünü öne çıkaran tema, aynı zamanda su kıtlığı, kirliliği ve suya eşit olmayan erişim gibi sorunların toplumlar ve ülkeler arasındaki gerilimleri artırabileceğini vurguluyor.

Konuyla ilgili küresel araştırmalar ise dünyada 785 milyon insanın suya erişemediğini ortaya koyarken, 2050′ye kadar her 4 kişiden en az birinin kronik veya tekrarlayan tatlı su kıtlığından etkilenen bir ülkede yaşayacağını öngörüyor. Farklı bir araştırmada ise, dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasının su kıtlığı çektiği, bu durumun önümüzdeki yıllarda artarak 2050 yılında 4 milyar insanı etkileyeceğini bildiriyor. 2023 yılının Kasım ayında yayınlanan son UNICEF raporuna göre, her 3 çocuktan 1’i (739 milyon) şiddetli veya çok şiddetli su kıtlığı olan bölgelerde yaşıyor ve iklim değişikliği bu durumun daha da kötüleşmesine yol açıyor.

Küresel su tüketimi sektör bazında incelendiğinde temiz suyun;

  • %69’u gıda ve tarım,
  • %21’i enerji ve endüstriyel,
  • %12’si içme suyu ve evsel tüketimde kullanılıyor.

Türkiye’de durum ne?

Dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’de ise, artan nüfusla birlikte kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarının 2030 yılında 1.200 metreküpe, 2040 yılında 1.116 metreküpe, 2050 yılında ise 1.069 metreküpe kadar düşmesi bekleniyor. Bu rakamlar, Türkiye’nin su kıtlığı çeken bir ülke durumuna geleceğini gösteriyor. World Rescue Institute’nin (WRI) 2040 yılına dair oluşturduğu Su Stresi Haritası’na bakıldığında ise, ülkemizin su stresi seviyesinin artarak, 2040 yılında büyük bir bölümünün Yüksek Su Stresi ve Su Kıtlığı kategorilerinde yer aldığı görülüyor. Haritaya göre, Türkiye dünyada su stresi yaşayan 50 ülke arasında 32. sırada yer alıyor.

Yetkililer ise, son yıllarda bu duruma ilişkin önlemler almaya çalışıyor. 2023 yılının Kasım ayında su kaynaklarının etkin yönetimi ve verimli kullanımı amacıyla üst düzeyde koordinasyon ve iş birliği sağlaması için oluşturulan Ulusal Su Kurulu, 2024 yılının Ocak ayında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın öncülüğünde ilk toplantısını gerçekleştiriyor. Toplantıda konuşan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, su kullanımı ve iklim değişikliği etkilerinin bu şekilde artarak giderse; 6 yıl sonra nüfusun yüzde 49’unun, tarım alanlarının ise yüzde 78’inin su yetersizliği riskiyle karşı karşıya kalacağını söyleyerek, “Bu durumla yüzleşmemek için riski krize dönüşmeden yönetmemiz gerekiyor” açıklamasında bulunuyor.

Su Verimliliği Seferberliği başta olmak üzere, son yıllarda su kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı için birçok yatırım ve önemli düzenlemeleri hayata geçiren Türkiye, Ulusal Su Kurulu ile sektörel su tahsislerinin de değerlendirileceği su arzına ilişkin kısa ve uzun vadeli plan, politika ve stratejiler oluşturmayı hedefliyor.

“Su vatandır” vizyonu ve sloganıyla yürütülen bilinçlendirme çalışmalarını destekliyor, geleceğimiz için bu denli önemli bir alanda faaliyet gösteren tüm sektör paydaşlarımızın Dünya Su Günü’nü kutluyoruz.

Devamını Oku

Etkinlikler

REWA Anatolia 15 Şubat’ta başlıyor

Yayın Tarihi:

on

Yazar:

Sürdürülebilirlik hareketinin çekim merkezi REWA Anatolia, Doğu Akdeniz’in öncü şehri Adana’da 15 Şubat’ta kapılarını açıyor. Yeşil büyüme konseptini merkezine alan REWA Anatolia, sürdürülebilir bir kalkınma için sektör paydaşlarına eşsiz bir ticaret platformu sunuyor.

15-17 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek REWA Anatolia’nın açılış konuşmacıları arasında; REWA Anatolia İcra Komitesi Başkanı Ebru Can, Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, Kosova Cumhuriyeti Bölgesel Kalkınma Bakanı Fikrim Damka yer alıyor. ‘Bir İleri Dönüşüm’ açılış defilesiyle devam edecek etkinliğin ilk günkü konu başlıklarını; ‘Sürdürülebilir Ekonomi, Sıfır Karbon Ayak İzi, Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi’, ‘OSB’de Yeşil Dönüşüm’, ‘Karbon ve Su Ayak İzi’ oluşturuyor.

REWA Anatolia etkinlik programına https://rewanatolia.com/event-program/linkten erişebilirsiniz.

Devamını Oku

Trendler

Pompa Vana ve Sistemleri Dergisi - Pump Valve and Systems Magazine sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et